Rum istihbaratının birey birey, tek tek edindiğimiz ya da elimizde tuttuğumuz mülkleri bildiğini ifade ediyor.
Avukat Murat Metin Hakkı’nın Hasan Hastürer ile yaptığı programı izleme fırsatı bulamadım ama program ile ilgili yapılan haberi ilgiyle okudum.
Rum istihbaratının birey birey, tek tek edindiğimiz ya da elimizde tuttuğumuz mülkleri bildiğini ifade ediyor.
Hakkı, Rum İstihbaratı için; “İçişleri Bakanlığı ve Tapu Dairesi’nde bilgi belge ve kayıtlara erişme olanakları var” diyor. Çarpıcı bir örnek ile de iddiasını destekliyor...
Tapu kayıtlarının Google gibi her isteyenin, her istediği şekilde girip bilgi edinebileceği bir arama motoru olmadığına göre, aslında her şeyimizin kaydının tutulduğu İçişleri Bakanlığı’mızda ciddi bir zafiyet olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Peki Rumlar başka neyimizi biliyor? Bu sorunun yanıtını bir Allah bir de Rumlar biliyor! Çünkü biz istihbarat faaliyetini, kendi içimizde siyasi rant uğruna birbirimizi gammazlamak olarak algıladığımızdan, kimin kime bilgi sızdırdığı, devlet kayıtlarının nasıl tutulduğu, kimin elinin kimin cebinde olduğunu bilme ihtimalimiz de son derece sınırlı sanırım.
Allah bilir, doğum kayıtlarımız, ölüm belgelerimiz, ülkeye giriş çıkış bilgileri de Rumların istihbarat faaliyetleri marifetiyle ellerindedir ve bu bilgiler ışığında nüfus ile ilgili bizden daha sağlıklı bilgilere sahiptirler.
Ülkenin önemli avukatlarından biri olan Murat Metin Hakkı bunu televizyonda söyleyeli tam 5 gün olmuş ama böylesine önemli bir iddia ile ilgili içişlerimizin bakanı Dursun Oğuz tek bir kelime etmemiş.
Kimsenin inanmayacağını tahmin için mi konuşmuyor, yoksa umurunda mı değil bilemedim.
Murat Metin Hakkı, Hasan Hastürer’e ayrıca şu anda ülke ekonomisi için büyük bir tehdit oluşturan mülkiyet meselesi ile ilgili düşüncelerini de paylaştı. Öncesinde Rumların ekonomimizi çökertmek için faaliyette olduğunu söyledi. Bununla ilgili sürpriz bir durum yok. Rumlar KKTC’nin çökmesini, bizlerin de onlara muhtaç olup, süreç içerisinde erimemizi bekliyorlar. Sağlık hizmetini kesmiş olmasalar süreç hızlanacaktı ama Rum yönetimindeki bazılarının akli melekeleri ile ilgili sorunları var besbelli.
Gelelim konuya... Hakkı diyor ki; “Taşınmaz Mal Komisyonu bütün sorunlarımızın çözümüdür” yani Rum malları ile ilgili Rum istihbaratından gelebilecek saldırıların ancak, Rumların mallarını Türkleştirmekten geçtiğini ifade ediyor. Bizim bu aşamada, her şeyi bırakıp, tüm harcamaları kesip, karış karış Rum malları ile ilgili TMK’daki dosyaları tazmin edip, yenilerinin gelmesini teşvik etmemiz gerekiyor.
Devlet harcamaları büyük bir tasarrufa maruz bırakılıp, elde edilen kaynaklar artırılmalı ve mallar Türkleştirilmeli!
Diğer taraftan müteahhitlerin, üzerlerine inşaat yaptıkları malların eski sahiplerini bulup onlara tazminatlar teklif etmesi için teşvik edici mevzuatlar hazırlanıp yürürlüğe sokulmalı. Türk Malı, Eşdeğer, Tahsis’ten sonra Türkleştirilmiş Mal kategorisi oluşturulmasının önü açılmalı.
Büyük bir seferberlik ile bu sorun tümden çözülemezse bile, azaltılmalı.
Sadece dostların alışverişte görmesi için tasarlanan toplantılar yapmak yerine, icraata neden geçmiyoruz?
İktidarda; Taşınmaz Mal Komisyonu Yasası’nı Anayasa Mahkemesi’ne veren parti olduğu gerçeğini de hatırlattıktan sonra, KKTC’nin elinde uluslararası hukuk tarafından kabul edilen bir kalkan olmasına rağmen, kullanmak için kolların neden sıvanmadığı sorusunu buradan sormak isterim. Belki yanıt veren birileri çıkar.
20 Temmuz yaklaşırken, silahlı savaşın getirdiği kan ve gözyaşını anımsıyor ve canımız kurtulduğu için şükrediyoruz ancak bugünlerde ekonomik ve stratejik bir saldırı ile karşı karşıyayız. Ey kendine vatansever diyenler, hem 15 Temmuz’da hem de 20 Temmuz’da bol bol demeç verecek olanlar. Vatanı savunun hadi!