Hatırlanacağı gibi: geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanlığı Uluslararası İlişkiler ve  Diplomasi Özel Danışmanı Prof. Dr. Hüseyin Işıksal’ın KIBRIS TV’deki açıklamaları tepkiyle karşıladı.

Işıksal’ın özellikle “Birleşmiş Milletler raporunda göze ilk çarpan noktanın raporun hiçbir yerinde ‘federasyon’ kelimesinin geçmemesinin” Tatar’ın başarısı olduğunu ve Eurobarometer araştırmalarının sonucuna göre Güney Kıbrıs’ta iki devlete destek verenlerin oranının yüzde 27 ile ilk sıraya yerleştiği iddiası CTP Genel Sekreteri Asım Akansoy’un büyük tepkisine yol açtı.

Akansoy, “Raporda ‘Federasyon’ kelimesi geçmiyor” açıklaması ile kamuoyunun yanıltılmaya çalışıldığını ve bu durumu “büyük bir sorumsuzluk örneği” olarak nitelendirirken “Kıbrıslı Rumlar artık federasyon çözüm modelini desteklemiyor, Rumlar da ‘iki devlet’ diyor” iddialarının da da bilimsel temelden yoksun olduğunu, zira Eurobarometer araştırmalarında Kıbrıs sorununun çözüm modeli gibi spesifik siyasi meselelere dair soruların yer almadığını savundu.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; danışman, uzman ve hatta Profesör ünvanlı bir bilim insanı açıklama yaparken itibar görmesi ve argümanlarının arkasında dimdik durabilmesi için nesnellik, objektiflik, araştırma bulgu ve olgulara riayet etme ve dışına çıkmama gibi temel bilimsel ilkelerden sapmamış olması  gerekiyor. Araştırma yöntemleri ile felsefe dersleri veren Profesör ünvanlı bir bilim insanı olarak böylesi bir tavsiyede bulunmayı kendimde hak görüyorum.

Okuyucuların ve benzeri bilim insanlarının sağlıklı bir değerlendirme yapabilmesi için Işıksal’ın hangi BM raporu ve hangi Eurobarameter araştırmasından bahsettiğine atıf yapması gerekiyordu.

BM raporları ile ilgili ulaştığımız en güncel rapor 3 Ocak 2025 tarihli olup 13 Haziran - 11 Aralık 2024 Raporlama dönemini kapsamaktadır. Bununla beraber  Genel Sekreter'in Kıbrıs'taki iyi niyet misyonu hakkındaki raporu eşzamanlı okunmalıdır. Raporun özellikle aşağıdaki gözlemler (opbservations) kısmı her iki taraf ve Anavatanlar (Garantörler) açısından dikkate alınmalıdır:

·         Tarafların militarizasyonu durdurmak ve tampon bölge ve çevresindeki eylemlerini tersine çevirmek için çok az somut ilerleme kaydettiğini not ediyorum.

·         Aynı zamanda, askeri pozisyonları sivil yapılar içinde gizleyerek askeri ve siviller arasındaki çizgileri kasıtlı olarak bulanıklaştırma politikası, sivilleri riske atabileceğinden ciddi insani endişelere yol açmaktadır.

·         Benzer şekilde, her iki tarafta da ateşkes hatlarının belirlenmesinin tartışıldığı çeşitli olaylardan endişe duyuyorum. Aynı şekilde, her iki taraftaki kolluk kuvvetlerinin, Birleşmiş Milletler'in tampon bölgedeki yetkilerine karşı gösterdiği ilgisizlikten de endişe duyuyorum.

·         Altı ay boyunca tampon bölgede mahsur kalan tüm bireylerin nihayet Kıbrıs Cumhuriyeti'nin iltica prosedürlerine kabul edilmesinden ve kabul merkezlerine erişimlerinin sağlanmasından memnuniyet duyuyorum.

·         Tampon bölgenin ötesinde, tarafların gerginliği artırabilecek ve görüşmelere dönüşü tehlikeye atabilecek tek taraflı eylemlerden kaçınmalarının önemini defalarca vurguladım ve aynı zamanda tüm tarafları farklılıklarını çözmek için diyaloğa girmeye çağırdım.

·         Ayrıca, Pyla/Pile platosu için düzenlemeler konusunda bir mutabakata varılmasının üzerinden bir yıl geçtiğini de not ediyorum. Her iki tarafa da ileriye doğru bir yol bulmak ve anlaşmanın uygulanmasını sürdürmek için misyonla yapıcı ilişkiyi sürdürme çağrımı yineliyorum.

·         15 Ekim'de iki Kıbrıslı liderin yeni geçiş noktaları açma olasılığını araştırmak için yaptıkları taahhüdü memnuniyetle karşılıyorum; bu, iki tarafın bu özel konuyu Özel Temsilcim/Yardımcı Özel Danışmanım himayesinde tartışmasıyla sonuçlandı.

·         Benim ve Güvenlik Konseyi'nin tekrarlanan çağrılarına rağmen, Kıbrıs'ta iki taraf arasında daha fazla ekonomik ve sosyal eşitlik sağlama ve ekonomik, kültürel ve diğer iş birliği biçimlerini genişletme ve derinleştirme yönündeki çabalar sınırlı kalmaya devam ediyor.

·         Özellikle Kıbrıs'taki Birleşmiş Milletler misyonlarının, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'nın ve Kıbrıs'taki Kayıp Kişiler Komitesi'nin çalışmalarına destek sağlayan ve önemli güven artırıcı önlemlerin uygulanmasına katkıda bulunan ortaklara, özellikle Avrupa Komisyonu'na teşekkür etmek istiyorum.

·         Son olarak, Kıbrıs'taki Özel Temsilcim, UNFICYP Başkanı ve Kıbrıs Özel Danışman Yardımcısı Colin Stewart'a, adadaki Birleşmiş Milletler varlığına liderlik ettiği için şükranlarımı sunuyorum.

Yukarıdan da anlaşılacağı gibi; raporlar toplum liderlerinin görüşlerine de yer vermekte olup ilgili dönemde iki toplumu ilgilendiren tematik olguları değerlendirmekte ve dengeli/yapıcı uyarı ve öneriler sunmaktadır. Işıksal’ın daha iyi bileceği gibi bu raporda üzerinde mutabık kalınan terminoloji kullanılmaktadır.  Ancak buna rağmen raporun çeşitli yerlerinde “Kıbrıs Cumhuriyeti” ifadesi geçmektedir. Tematik konular arasında yer almadığı için doğal olarak “Federasyon” kelimesi geçmediği gibi “Egemen Eşit İki Devletli Yapı” ifadesi de geçmemektedir.   Dolayısıyla, federasyon kelimesinin geçmemesini olumlu görüp Tatar’ın başarısı diye adlandırmak “Maksadını Aşan İyimserlik” olarak nitelendirilebilir.

Işıksal, spesifik bir Eurobarometer araştırmasına atıf yapmadığı için Kıbrıs ile ilgili en güncel Eurobarometer araştırmalarını inceleme durumunda kaldım. 2024 Ekim-Kasım döneminde yapılan Eurobarameter araştırmasında; Kıbrıslıların hayatlarındaki memnuniyet, başta göç olmak üzere  karşılaştıkları ağır sorunlar ile AB ve diğer örgüt/kurumlara duyulan güven gibi temalar yer almaktadır. Işıksal’ın iddia ettiğinin aksine Eurobarameter araştırmasında Kıbrıs sorununa çözüm alternatifleri gibi sorular yer almamaktadır.

Işıksal’ın iddia ettiği Kıbrıs sorunuyla ilgili anketin yapıldığını kabul etsek dahi; Işıksal’ın hipotezini doğrulamak için zorlama bir yorumda bulunduğu değerlendirmesi yapılabilir. Şöyle ki, Işıksal’a göre , “Rumlar, ‘Kıbrıs’ta nasıl bir çözüm olur’ sorusuna yüzde 25 federasyon, yüzde 23 üniter devlet, yüzde 14 iki devlet, yüzde 13 mevcut statükonun devamı yanıtı verdi. Mevcut durum zaten iki devletin varlığı. Bu orana iki devlet seçeneği eklendiği zaman iki devlete destek verenlerin oranı yüzde 27 ile ilk sıraya yerleşiyor.”

Işıksal’ın bu son ifadesi beni Kıbrıs Türk liderliğinin niyeti hakkında endişeye sürüklemiştir. Yani Her iki devletin uluslararası alanda tanındığı egemen eşit bir model ile bugünkü statükoyu aynı saymak federal bir çözüm yerine Kıbrıs Türkünün açık hapishanede ekonomik, sosyal kültürel ve sportif mahrumiyetinin ve mağduriyetin devam ettirilmesinin tercih edildiği anlamını mı taşımaktadır?

Sonuç olarak; en azından moral düzeltmeye yarayan Polyannacılık dünyasındaki danışmanları Allah Tatar’a bağışlasın.