Bilindiği gibi; KKTC’de onlarca yıldır Anavatan Türkiye Cumhuriyeti ile Ekonomik ve Mali İş birliği protokolü imzalanmaktadır. Bu protokoller ile Türkiye Cumhuriyeti’nin KKTC’ye yapacağı yardım ve krediler için KKTC belirli sektörlerde reform taahhüdünde bulunmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Ofisinin resmi internet sitesi (https://kei.gov.tr/hakkinda/ekonomik-ve-mali-iliskiler)  iki ülke arasındaki ekonomik ve mali işbirliği hakkında aşağıdaki bilgilere yer vermektedir:

“Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki yardım ilişkisi, 2001 yılından itibaren iki ülke arasında imzalanan üç yıllık ekonomik ve mali iş birliği protokolleri üzerine inşa edilmektedir.

2004 yılı sonrasında KKTC ekonomisinde yaşanan olumlu gelişmeler dikkate alınarak KKTC hükümetinin de talebi doğrultusunda, altışar aylık izleme dönemleri şeklinde seyreden ilişkiler, KKTC ekonomisinin krize girmesi nedeniyle 2008 yılından sonra daha yakın bir ilişkiye dönüşmüştür.

Ekonomik kriz nedeniyle 2007-2009 dönemi programının aksamasını müteakip, her iki tarafın katılımıyla hazırlanan 2010-2012 dönemi Kamunun Etkinliğinin ve Özel Sektörün Rekabet Gücünün Artırılması Programı hayata geçirilmiştir. Program iki ülke arasında imzalanan ve üç yıllık süre zarfında ne kadar yardım yapılacağını da içeren bir uluslararası anlaşmaya dayanmaktadır. Programda genel bir makro değerlendirmenin ardından kamunun etkinliğinin ve özel sektörün gücünün artırılması için öncelikli tedbirler belirtilmekte ve hedefler matris şeklinde sunulmaktadır. Üç yıllık program yıllık protokollerle hayata geçirilmektedir. Yıllık protokoller daha çok uygulamaya dönük yetkileri tespit etmekte ve gerçekleştirilecek projeleri tadat etmektedir.

2013-2015 dönemini kapsayan “Sürdürülebilir Ekonomiye Geçiş Programı”; kamunun ekonomi içindeki payının azaltılmasını, kamu harcamalarının disiplin altına alınmasını, vergi gelirlerinin özel sektörün gelişmesine engel olmayacak şekilde artırılmasını, iç borç faiz ödemelerinin başlatılmasını, kayıt dışılığın azaltılmasını, özel sektöre dayalı, rekabet gücü yüksek sürdürülebilir bir ekonomik ortamın yaratılmasını amaçlamıştır.

2016-2018 yıllarını kapsayan Yapısal Dönüşüm Programı; KKTC hükümeti ülke tarihinin en kapsamlı reform programını uygulayacağını taahhüt etmiştir. Diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti geçmişte olduğu gibi bu dönemde de KKTC’nin ihtiyaç duyduğu önemli altyapı yatırımlarına finansal yardım ve teknik destek vermiştir. Yapısal Dönüşüm Programı’nın amacı hacim olarak daha küçük ama düzenleme, denetleme ve müeyyide uygulama bakımından daha etkili, kaynakları daha verimli kullanan, kamu maliyesi istikrarlı bir devlet yapısı; rekabet edebilir ve kalitesi yüksek bir özel sektör oluşturmak olarak belirlenmiştir.”

Yukarıdan da anlaşılacağı gibi; Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC, 2001 yılından beri ciddi ve kurumsal anlamda imzalanan protokollere göre KKTC kalkınması için programlar uygulanmaktadır. Özellikle arka arkaya imzalanan 2010-2012 dönemi “Kamunun Etkinliğinin ve Özel Sektörün Rekabet Gücünün Artırılması Programı”, 2013-2015 dönemini kapsayan “Sürdürülebilir Ekonomiye Geçiş Programı” ve 2016-2018 yıllarını kapsayan “Yapısal Dönüşüm Programı” dikkate alındığında; beklenen sonuçlara ulaşılmadığı açık ve nettir. Şöyle ki ne sürdürülebilir bir ekonomi yaratılmış ne özel sektörün rekabet edebilirliği istenen seviyeye ulaşmış, ne kamu harcamalarının verimliliği ve etkinliği için gerekli şeffaflık ve hesap verebilirlik sağlanmış, ne de mali disiplin gerekli başarıya ulaşılmıştır. Üstüne üstlük, Kuzey Kıbrıs yolsuzluk algısı giderek kötüleşirken 2025 Bütçesine göre mali disiplinsizlik tarihi bir zirve yapmıştır.

Sonuç olarak; Anavatan ve Yavru vatan arasında imzalanan ekonomik ve mali işbirliği protokollerinin başarısız olduğu idrak ve ikrar edilmelidir. Buna müteakip ise başarısızlığın nedeni profesyonel ve bilimsel esaslara göre değerlendirmeye alınmalı ve bu çerçevede tarihsel süreçte akamete uğrayan IMF reçeteleri de incelenmelidir.