Pazar günü sosyal medyada dolanırken, yazar, şair, araştırmacı Bülent Fevzioğlu’nun paylaşımını gördüm. Daha doğrusu, “Okudun mu?”

Liyakatsizlik, bilgisizlik, umursamızlık, ahlaksızlık, vurdumduymazlık, şerefsizlik, ilgisizlik, kuralsızlık, yolsuzluk, usulsüzlük, hırsızlık, düzensizlik, duygusuzluk, düşüncesizlik, akılsızlık, beceriksizlik, lidersizlik, fikirsizlik, mantıksızlık, bakımsızlık, değersizlik, hazımsızlık, ilkesizlik, şuursuzluk, edepsizlik, hayasızlık, kafasızlık, umutsuzluk, arsızlık, sevgisizlik, eğitimsizlik, ipsizlik, sapsızlık, biçimsizlik, yetersizlik, kayıtsızlık, tatsızlık, yersizlik, yurtsuzluk, beyinsizlik, parasızlık, gamsızlık, görgüsüzlük, tutarsızlık, eşitsizlik, adaletsizlik...

Daha da sayabilirim... Sayfalarca gider.

İçinde bulunduğumuz durumu tarif etmesi açısından bu kelimeler birbirinden kıymetli.

Nereden mi aklıma geldi?

Bir ülkede eğer aydınlar tepki vermeye başlarsa, işler sıkıntıya girmiş demektir. Hele hele iktidarda kendini milliyetçi muhafazakar diye nitelendiren bir siyasi güruh varsa ve yine kendini milliyetçi muhafazakar diye tanımlayan aydınlar ses vermeye başlamışsa işler çok fena demektir.

Pazar günü sosyal medyada dolanırken, yazar, şair, araştırmacı Bülent Fevzioğlu’nun paylaşımını gördüm. Daha doğrusu, “Okudun mu?” diye arayan bir meslektaşım gözümü açtı.

Yukarıda sıraladığım tanımlamalardan bazılarını o da kullanmış ama öyle güzel bir şiire yedirmiş ki okudukça, bir daha okumak istiyor insan. Bir daha okudukça da on ikiden vurmuş diyorsunuz. Sonra da halinize üzülüyor, neden bu noktaya geldik diye kafa patlatmaya başlıyorsunuz.

Sanatın böyle bir özelliği olduğunu biliyorduk ama şiirin isyanını hissetmek çok değerliydi. Günümüzde sosyal medyada küfür ya da hakaret etmek ile sınırlı kalan eleştiri getirme biçiminin şiirle yapıldığını görmek çok güzeldi.

Her geçen gün, kendimden,

İnancım - değerlerden

Savunduğum DEVLET’ten;

Koparak ölüyorum…

 

Hamasetim değildir

Vicdani gerçeğimdir

Son geldiğim yerimdir;

Kahırla, ölüyorum…

 

Bu nasıl bir doymazlık

Tarifsiz ahlâksızlık

Kepaze suratsızlık;

Utançla, ölüyorum…

Diyor Bülent Fevzioğlu, devletten koparak ölüme doğru yürüdüğünü ifade ederek. Gerisini Bület Feyzioğlu’nun facebook hesabına girin okuyun.

Mesaj çok net. Anlayana tabii...

Anlayana diyorum çünkü, şiirden anlamak, için eğitim lazım. Öyle roket fiziği de değil, temel bir eğitim lazım.

‘’Şair şunu demek istiyor’’ diye başlayan cümlelerle ifade edilen ve ilkokulda yapılan edebiyat egzersizlerinin yerinde yeller estiğini bildiğim için söylüyorum. En son ne zaman ellerine bir roman aldıklarını hatırlamayanlar tarafından yönetilen eğitim sistemimizden çıkan ve anlaması gerekenlerin, şairin ağdalı ifadelerini anlamasını, ‘anafikir’ çözümlemesi yapılmasını beklemek saflık olur.

Anlatayım ben: Şair diyor ki... ‘’Ben muhafazakar ama aydın bir yazar, şair olarak, şimdiye kadar her şeye rağmen devletimi ve onu yönetenleri savunarak ömür törpüledim. Ama artık savunulacak bir tarafınız kalmamış. Benim de uğrunda ömrümü tükettiğim değerleri sizler hunharca tükettiniz. Hakkım helal değil’’

20 Temmuz Barış Harekatı’nı kutlayıp, bu uğurda can verenleri ve canlarını vermeye hazır olanları anacağımız bu hafta, Bülent Fevziolğu’nun şiirini ve yukarıda sıraladığım kelimeleri yalnız kaldığımızda bir ya da ki kere okusak bile faydası olur.