Sosyal medyada bir resim paylaştım, ülkemizde; Dubai’ye yerleşmişim, eşyalarımı toplamak üzere birkaç günlüğüne yeniden Kıbrıs’a dönmüşüm ve İngiltere, Avustralya, Kanada ve Türkiye’deki Kıbrıslı Türk Diasporası’nın Birleşik Arap Emirlikleri kolunu oluşturacağım etkisi yaptı sanırım.

Topu topu bir fotoğraf. Gittikleri yerlerden poz poza fotoğraf değil albümleri sosyal medyaya saçanlara ülkeyi terk etmiş muamelesi yapılmıyor ama tek bir fotoğraf için beni doğrudan diasporaya dahil ettiler resmen. 

Çözmüş olduğum Dubai Çikolatası gizemini bir başka yazıya bırakarak, diaspora konusuna değinmek istiyorum.

Özellikle İngiltere’de yaşayan Kıbrıslı Türklerin KKTC seçimlerinde oy kullanması ile ilgili bir tartışma uzun süredir devam ediyor. İngiltere’de  örgütlenen Kıbrıslı Türkler her giden, ya da ziyaret ettikleri KKTC yetkilisinden bunu istemişler, karşılığında büyük büyük nutuklarla, “Haklısınız. Bu zaten sizin hakkınız” denerek gönderilmişler. Sonuç hiç... Ta ki bir siyasi yeniden Londra’ya gitme ihtiyacı duyana kadar. Sonra yine aynı boş vaatler.

2000’li yılların başında Londra’daki diasporanın bir parçası iken, oradaki Kıbrıslı Türklerin KKTC’deki seçimlerde oy kullanması ile ilgili fikrim sorulduğunda cevabım, “Katiyen hayır” olurdu. Britanya’da yaşarken, KKTC’nin kimler tarafından yönetileceği ile ilgili karar verebilmenin doğru olmayacağını düşünürdüm. Ama net söyleyeyim fikrim değişti.

Bence İngiltere’de ya da dünyanın başka yerlerinde yaşayan Kıbrıslı Türkler vatandaşlıklarının bulunması ve KKTC ile mal mülk, geliş gidiş sıklığı ve benzeri bağları olması halinde oy kullanmalarının hiçbir sakıncası olmadığı gibi ülkeye son derece büyük bir fayda getireceğini düşünüyorum artık.

Epeydir böyle düşünüyorum. Bu konuda neler yapılabileceği ile ilgili kendi kendime beyin jimnastiği yaptığım sırada ‘Değerli Dostum’ diyerek gönderdiği için, ben de ona ‘Dostum’ diye hitap edeceğim İngiltere Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Muhammet Yaşarata’nın maili geldi dün sabah.

Dikkatle okudum. Oy kullanma ile ilgili kısmındaki kısa vadeli talep son derece makul.

Ercan Havalimanı’na bir sandık kurulsun ve seçimden belli bir süre öncesinde açılsın. Seçim günü ya da bir iki gün önce kapansın.

Misal seçime 15 gün kala sandık açılır, belirtilen 15 gün içinde İngiltere’de ya da dünyanın başka yerlerinde yaşayan Kıbrıslı Türkler hem oy kullanmak hem de birkaç gün tatil yapmak için ülkeye gelseler fena mı olur yani? Bizde seçim bitmez. Sürekli seçim olduğu için de seçim turizmi diye bir şey tarafımızca icat edilmiş de olur. Şaka bir yana diyeceğim ama şakası falan yok. O 15 gün içinde gelen herkes turist. O, ülkeden soğuttuğumuz, buraya gelmektense başka yerlere gitmeyi tercih eden kendi insanımız. 

Bir de kimse kusura bakmasın ama şu anda oy kullanma yetkisi olan birçok kişiden daha Kıbrıslı Türk değil mi bu insanlar? Bir de böyle düşünün. Adresi bilmem hangi örgüt başkanın evi gibi görünen, Bakanlar Kurulu ile istisnai ilan edilip vatandaş olanlardan daha az mı yurttaş bu Londralılar?

Ya da 8 – 10 mühür sonrası yurttaş olan kardeşlerimizden daha az söz hakları olduğunu iddia edecek olan var mı?   

Zaten başarıp hepsi aynı gün, yani seçimin yapılacağı pazar günü ülkeye gelseler emin olun ki oylarını çatır çatır kullanacaklar. Siz sanıyor musunuz ki seçmen listeleri gerçek anlamda ikamete göre düzenleniyor. Ülkeye giriş çıkış tarihlerine bakılarak mı ikamet temelli oy kullanma hakkı tayin ediliyor?  Adam Londra’da yaşıyor ama burada bir evi var, emlak vergisini ödüyor. Geldiğinde de kalıyor. Seçim günü burada olsa zaten oyunu kuvvetle muhtemel kullanacak. Yapacağınız yasada ufak bir değişiklik ile aynen Türkiye’deki gibi sınır kapılarında oy kullanma işlemi yaptırmak ve diasporanın oy kullanma süresini uzatmak... 

İnsanlar ülkelerine daha sık gelecek. Siyasi partiler, İngiltere’deki nüfusumuza da hitap etmek zorunda kalacak. Demokrasimiz gelişecek, çeşitlenecek.

Dediğim gibi eskiden karşıydım. Bu konuda 2002 yazdığım bir yazı bile var ama artık karşı değilim ve İngiltere’de yaşayan Kıbrıslı Türklerin oy kullanması gerektiğini düşünüyorum.

Karşı çıkanlara saygı duymakla birlikte, bizi yönetecekleri seçmek konusunda çok başarılı olsak bu karşı çıkışları anlayacağım. Bizim seçtiklerimiz ortada değil mi?