Geçen haftaki "İngiltere’deki bizim toplumun kaçırdığı ve kaçmak üzere trenler" başlıklı yazımı okuyan Kıbrıs kökenli işadamı Tuncel İbrahim Nalbantoğlu aradı. Nalbantoğlu toplumdaki ilk hazır döner sağlayıcı firma Vatan Catering'in sahibi... Geçen yıl 40'ıncı yılını kutlayan Vatan Catering, İngiltere çapında dev bir firma. Günümüzde 120 çalışanı 15 bin m2 çalışma alanıyla dev bir fabrikaya dönüşen şirket, ülke çapında binlerce kebapçıya hizmet veriyor.
Doğrusu ortada bilimsel bir çalışma olmasa da kebap sektörünün 2 milyar sterlinin üzerinde cirosu olduğu, yüzde 80'i bizim toplumdan olmak üzere 70 bine yakın çalışanı ve 20 bin kebapçı dükkanıyla hizmet verdiği sanılıyor. Tekstil 2000'lerde emek ucuz bölgelere taşındıktan sonra kebap sektörü, deyim yerindeyse bizim toplumun en önemli ekmek teknesi oldu. Geçen haftaki yazımda hükümetin 2000'e doğru tekstili tasfiye etme kararına toplumun refleks göstermemesini "treni kaçırmakla" yorumlamıştım. Öyle ya tren kaçınca yüzbinlerce toplum üyesi işsiz kaldı, işsizliğin doğurduğu sosyolojik sorunlar da belimizi büktü...
Duayen bir isim olan Nalbantoğlu, kebap sektöründe de trenin kaçmakta olduğunu ve binlerce toplum üyesinin işyerini ve işini yitirmek zorunda kalabileceğini söyledi. Nalbantoğlu'na göre; kebapçılar bir türlü kendilerini günün koşullarına ayak uyduramadılar. İşyerlerini standart, nezih ve hijyen konuma getiremediler. Serviste güleryüz ve müşteri memnuniyeti ilkesini geliştiremediler. "Aynı hamam, aynı tas" ile yola devam eden bu işyerleri, mantar gibi ortaya zıkan ABD kökenli başka ayaküstü yiyecek şirketlerine karşı rekabet gücü yaratamadılar. Bundan dolayı da Brexit sonrası artan et fiyatlarını müşterilerine yansıtamadılar ve kâr oranları düştü. Üstelik sektöre giren Pakistan ve Hindistan kökenli patronlar sektöre yeni bir soluk getirerek bizim toplumu geri bıraktılar...
"Kebap sektörü tekstil misali erirse ya da bizim toplumun elinden kayarsa yalnız işsizlik yaratmaz, aynı zamanda domino etkisiyle tedarik zincirini de bozar" diyen Nalbantoğlu, "Bu olumsuzluk; sektörün pidecisinden turşucusuna, sebzecisinden hazır dönercisine pek çok farklı mecrayı da olumsuz etkileyecektir" diyor.
Özetle Nalbantoğlu'na göre; yarım asırda zar zor inşa edilen ve pek çok badire atlatan sektör toplumun elinden kayıp gidiyor ve biz de bu kaçmak üzere olan treni seyrediyoruz. Badire deyince hafife almayın dostlar. Sayıları McDonalds ve Burger Kings'leri sollayan bu sektörün çok da düşman rakibi olduğunu söylemeliyim. Ulusal medyada kebaba "sarhoş yiyeceği" yaftasıyla içinde katkı maddelerinin çok olduğunu öne süren pek çok manipule haber çıkartılmıştı. Belediyelerin ilgili birimlerinin kebap ve kebapçıları haksız yere kafaya taktığı dönemleri de yaşadık. Bütün bu saldırılar sonunda boşa çıktı ve kebabın bilimsel olarak beslenme değeri yüksek, sağlıklı bir yiyecek olduğu ortaya kondu. Kebapta sürpriz bir deprem de deli dana hastalığı sırasında yaşanmıştı. Sanırım 1990'ların ikinci yarısıydı ve sektör girdiği türbülanstan zor kurtulmuştu.
"Peki treni kaçırmamak için ne yapmalı?" sorusunu da Nalbantoğlu şöyle yanıtlıyor:
"Bunun için bir araya gelinmeli. Sektördeki temsilciler; kebap çalıştıranlar, işçi temsilcileri, diyetisyenler, gıda mühendisleri ve başta hazır dönerciler gibi cümlesiyle tedarikçiler toplanıp sorunları tek tek masaya yatırmalı. Özetle kebap üzerine bir çalıştay yapılmalı. Sorunlar öncelikle tesbit edilirse, çözümlerini bulmak da kolaylaşacaktır. Ben 40 yıldır bu sektördeyim ve bütün çabama karşın sektörü bir araya getiremedim. Artık yoruldum. Görünen köy klavuz istemez. Sektördeki kara bulutları görünce içim parçalanıyor. Bu trenin kaçmasının sonuçları da tekstildeki gibi yakıcı olacaktır."
İşte gördüğünüz gibi dostlar, sektörün profesörü Nalbantoğlu'nun sözlerini ciddiye almak gerekiyor. Kimbilir bu yazım belki birilerini olumlu anlamda hareketlendirir de hep birlikte sektörü iyiden güzelden yana evirmeyi başarırız. Sanırım " aman bu treni bari kaçırmayalım" diyenler ilk iş olarak Nalbantoğlu'nu arayıp bir toplantı organize etmesini isteyebilirler. Sonrasında uzmanların ve yatırımcıların da katılacağı büyük bir çalıştay yapılır. Biz de basın olarak üzerimize düşeni seve seve yerine getiririz. Tek ki tren kaçarken öyle bön bön bakakalmayalım.