Üniversitelerde temel alanların en temel dersleri çoğunlukla 101 kodu ile anılır. Ekonomi okuyanlar Ekonomi 101 ile işe başlarlar
Üniversitelerde temel alanların en temel dersleri çoğunlukla 101 kodu ile anılır. Ekonomi okuyanlar Ekonomi 101 ile işe başlarlar. Aynı şekilde sağlık bilimi okuyanlar örneğin Anatomi 101 diye bir derse girerler. İletişim 101, Siyaset 101 gibi derslere müfredatlarda denk gelirsiniz muhtemelen.
Siyaset bilimi fakültelerinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Siyaseti diye bir bölüm ya da ders olsa UBP 101 diye bir ders mutlaka olmalı diye düşünürüm. Bunu daha önce gazeteci dostum Ulaş Barış’tan duymuştum ve son derece de aklıma yatmıştı.
Neden mi? Çünkü dünyanın kabul ettiği siyaset teorilerini tersine çevirecek, siyaset bilimcilerin kafayı yemesine neden olacak bir siyasi partiden bahsediyoruz.
Tanınmış bir ülke olsak, biraz da çalışılsa, UBPizim diye bir ideoloji bile literatürde yerini bulabilirdi. O nedenle UBP ile ilgili yorum ya da değerlendirme yapmak için UBP101 dersini almış ve geçmiş olmak lazım. Her birkaç yılda bir de dersi yeniden alıp bilgilerini tazelemek gerekir.
İsterseniz dersimize geçelim.
UBP kurultayları genel seçim kadar ülkeyi meşgul eder. Bazen 10 ay, bazen de 1 yıl, ülke bu konu ile çalkalanır. 21 Eylül’de yapılacak kurultay bir istisnadır. UBP hem iktidardadır hem yarışlı olacak ama kurultay süreci, neredeyse 6 -7 haftalık bir süre içerisine sıkıştırıldı ve ülke çok da hırpalanmadı. Bu konuda Üstel’e teşekkür etmek lazım. Çok daha kötüleri görülmüştür.
UBP’de kurultaylarda, iktidar kim ise onun karşısında durduğunu bağıra çağıra söyleyen bir ekip var. Onlar yüksek sesle mevcut genel başkana saldırırlar, parti içi muhalefetin başını çekerler. Aslında, “Biz buradayız. İsteklerimiz var. Bize istediğimizi ver” mesajını duyurmaya çalışırlar. İstekleri gerçekleşirse gerçekleşir, gerçekleşmezse, yine gücün yanında yer alırlar.
UBP’de bir de birkaç kişi var. Her dönemde bunlardan birkaç tane var. Önemli kişi olmak zorundalar. Bir şey olmak için yaratıldıklarını zannederler. Bu doğuştan olduklarını sandıkları haklarının verilmediğini düşündükleri için de kızarlar ve saldırıya geçerler. Sol medya ile iş birliği bile onlar için mübah olmakla birlikte, kolay gaza geldiğini düşündükleri bazı önde gelen UBPlileri etkilemek için uğraşırlar.
UBPliler iktidar sever. Muhalefete düşünce bunalırlar. İktidarda olan genel başkanlarını değiştirdikleri görülmemiştir. Genel başkanlarını ancak parti muhalefete düştüklerinde değiştirme eğilimine girerler. Bu konuda da acımasız olabilirler. Örneğin iktidardaki Ünal Üstel’i kurultayda değiştirmeyi düşünmezler. Bunu yukarıda ifade ettiğimiz gibi yüksek sesle dillendirenler çıkabilir ancak asla iktidardaki genel başkan değişmez. Hiç değişmedi.
Bir başka ifadeyle, “Ben daha iyi yaparım” hiçbir zaman, “Ben zaten yapıyorum”u yenememiştir.
UBP ile ilgili önemli bir konu daha... Nejat Konuk, Osman Örek, Mustafa Çağatay, İrsen Küçük, Ersan Saner, Ünal Üstel, önce başbakan oldular sonra partinin genel başkanlık koltuğuna oturdular. Yani Üstel’in Başbakanlık görevine gelişi zaten UBPizm ideolojisinin parçası. Yapılan eleştiriler de UBP içinden değil dışındandır. O nedenle hesap yaparken onları hesaba katmamak gerekmektedir.
Bugünkü dersimizin son konusu ise Türkiye ile olan ilişkiler. UBPizm Türkiye ile yakın olmayı gerektirir. Türkiye ile sorunu olanın iktidar olamadığı, iktidar olsa da muktedir olamayacağını UBPliler bilir. O nedenle Türkiye yetkilileri ile çekilen resimler, yapılan ziyaretler UBPizmde son derece önemlidir ve UBPistlerin karar verme mekanizmasına büyük etkendirler.
Bir sonraki dersimizde görüşmek üzere.