Hatırlanacağı gibi; 2023 Eylül’ünde Devlet Planlama Örgütü ‘Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (2024-2028) Özel İhtisas Komisyonları El Kitabı’ yayınlayarak planlama sürecini başlatmıştı. Bu kitaba göre süreç 19.07.2023 tarihinde Koordinatörlerin belirlenmesi ile başlayacak, 08.01.2024- 29.01.2024 tarihleri arasında ihtisas komisyonlarının toplanması ile devam edecek ve son olarak 08.04.2024’de Dördüncü Kalkınma Planının Başbakanlığa Sunulması ile son bulacaktı.

2025 yılına son 2 ay kala içinde bulunduğumuz Kasım ayının ikinci yarısında 2024-2028 dönemini kapsayan Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı halen daha Kıbrıs Türk kamuoyuyla paylaşılmamıştır.

Sanki de deprem veya başka felaket sonucu enkaz altında kalmışçasına Devlet Planlama Örgütü (DPÖ) arazi olmuş şekilde Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı yanında günümüz tarihini kapsayan Orta Vadeli Plan da halen daha hazırlamamıştır. Kurultay ve Meclisteki kargaşalardan ambale olmuş durumdaki Başbakanın ise DPÖ’ye henüz daha hesap sormadığı anlaşılmaktadır.

Başta muhalefet olmak üzere birçok kesimin eleştirilerini yoğunlaştırdığı nüfus ve nüfus politikasının bilinmezliğini bir tarafa bırakırsak Devlet Planlama Örgütü Müsteşarı Durali GÜÇLÜSOY’un önsözde yaptığı bazı saptamalar son derece şaşırtıcı ve dikkat çekici olup KKTC özelinde mutlaka ilişkilendirilmeli ve gerekçelendirilmelidir.

Önsözde Güçlüsoy, günümüzde, “yenilik” temelli ekonomik büyümenin kritik noktası olarak bölgelerin öneminin giderek arttığını, küresel ekonomide dönüşümler yaşandığını, bu dönüşümle birlikte “geleneksel bölgesel politikalar” önemini yitirdiğini ve “yeni bölgesel politikalar”ın önem kazanmaya başladığını iddia etti. Güçlüsoy, ayrıca belirledikleri yeni bölgesel politikalar ekseninin ülkemizin üretim kapasitesini artırmaya ve içsel dinamikleri harekete geçirmeye yönelik bir çizgide yer aldığını savundu.

KKTC’nin bölgesel temelli ayrım ile kalkınmasının ne kadar mümkün olduğunu başka bir platformda tartışmayı tercih ederek “yenilik” temelli büyüme modelinin KKTC için ne ölçüde uygun olduğu üzerinde durmak istiyorum.

Öncelikle yenilik kavramının gelişmiş ülkelerin ürettiği teknolojik ürünlerin kullanılması anlamına gelmediğini, sizin ülke olarak yenilik yaparak bu ülkelerle rekabet etmeniz ile ilgili olduğunun altı çizilmelidir.

OECD ve Eurostat tarafından hazırlanan Oslo Kılavuzu‘na göre Yenilik, “birimin önceki ürünlerinden veya süreçlerinden önemli ölçüde farklı olan ve potansiyel kullanıcılara sunulan (ürün) veya birim tarafından kullanılan (süreç) yeni veya geliştirilmiş bir ürün veya süreçtir (veya bunların bir birleşimidir”  şeklinde tanımlanmaktadır. Buradan da anlaşılacağı gibi; Yenilik ile buluş arasındaki fark vardır. Buluş bilgi miktarını çoğaltan bir ilkenin keşfidir. Buluş kendi başına, doğası gereği ekonomik bir anlam ifade etmez. Bu keşif herhangi bir pratik uygulamaya dönüşmeden bilim alanında sınırlı kalabilir. Yenilik ise yeni üretim tekniklerini, ürünleri, pazarları ve organizasyon şekillerini içeren tamamen ekonomik bir uygulamadır. Genel olarak bir buluştan para kazanmak için o buluşu yenilik haline getirmek gerekmektedir (http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/ET002155.pdf).

Yukarıdan da anlaşılacağı gibi; bir ülkenin yenilik temelli büyüme ile kalkınabilmesi için devler liginde rekabet edebilmeli ve potansiyel müşteri ihtiyaç ve isteklerini rakiplerinden daha iyi karşılayarak rekabet üstünlüğü kazanabilmelidir. Bu amaç için ise dünya devi durumundaki en az rakipleriniz sahip olduğu kadar teknoloji ve inovasyon altyapısı, devlet bütçesinden ayrılan hatırı sayılır AR-GE harcaması, güçlü üniversite-sektör iş birliği ve organik bağları, işletmelerin ve üniversitelerin AR-GE’ye hatırı sayılır bütçe veya fon ayırması, AR-GE projelerinde görev alacak yüksek motivasyona sahip bilim insanları, son derece etkin işleyen teknoparklar vb. yapıların varlığı şarttır.

Sonuç olarak; temel görevinin planlama olduğunu DPÖ hatırlamalı ve bu yönde sert bir şekilde uyarılmalıdır. Ayrıca, DPÖ müsteşarlığının ülke kalkınmasını yenilik temelli büyüme modeline bağlaması yönündeki politikasına saygı göstermekle beraber KKTC gerçeklerini dikkate alarak bu politikasını gözden geçirmesini salık veririm.