Asgari ücret konusunda gerek yazılı gerekse görsel basında en fazla yorum yapan ekonomist ve TV programcısı sanıyorum benim. Yine gündemde olmasından dolayı asgari ücretin hem yasal hem de sosyal açıdan yoksulluk sınırının altında olmaması gerektiği üzerine değerlendirme yapmak istiyorum.
22/1975 sayılı Asgari Ücretler Yasası 2. maddesine göre; “Asgari Ücret”, işçilere normal bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçi ile eşinin ve bir veya iki çocuğunun yeterli beslenme, sağlıklı konut, giyim, aydınlatma ve ısıtma, ulaşım, çağdaş düzeyde sağlık servisi, eğitim kültür, dinlenme, eğlence ve benzeri temel gereksinmelerini geçerli fiyatlar üzerinden karşılamaya yetecek miktarda olmak üzere saptanan ücreti anlatır”
KKTC Asgari Ücret Yasası, açık ve net olarak asgari ücret alt sınırına ilişkin hüküm vermektedir. Bu hüküm, Dünya Bankası tanımıyla örtüşür şekilde asgari ücretin yoksulluk sınırının altında olamayacağıdır.
Dünya Bankası Örgütü yoksulluğu şu şekilde tanımlıyor (https://www2.gnb.ca/content/gnb/en/departments/esic/overview/content/what_is_poverty.html):
“Yoksulluk açlıktır. Yoksulluk barınak eksikliğidir. Yoksulluk hasta olmak ve doktora gidememektir. Yoksulluk okula gidememek ve okuma bilmemektir. Yoksulluk iş sahibi olmamaktır, gelecek korkusudur, her günü bir gün yaşamaktır.
Yoksulluğun birçok yüzü vardır, yerden yere ve zamandan zamana değişir ve birçok şekilde tanımlanmıştır. Çoğu zaman, yoksulluk insanların kaçmak istediği bir durumdur. Dolayısıyla yoksulluk, harekete geçme çağrısıdır -- hem yoksullar hem de zenginler için -- dünyayı değiştirme çağrısıdır, böylece çok daha fazla insanın yeterli yiyeceğe, yeterli barınağa, eğitime ve sağlığa erişime, şiddetten korunmaya ve toplumlarında olup bitenler hakkında söz sahibi olmaya hakkı olabilir.”
PEKİ ASGARİ ÜCRET YASASININ EMRETTİĞİ ŞEKLİYLE ASGARİ ÜCRET NEDEN YOKSULLUK SINIRININ ALTINDA OLAMAZ?
Bu sorunun yanıtı, hiç kuşkusuz sosyal ve iktisadi açıdan yasaya temel gerekçe oluşturmaktadır. Şöyle ki, Yoksulluk, para eksikliğinin yanı sıra, eğlence etkinliklerine katılamamak; çocuklarını okul arkadaşlarıyla günübirlik bir geziye veya bir doğum günü partisine gönderememek; bir hastalığın ilaçlarını ödeyememek anlamına gelir. Bunların hepsi yoksul olmanın maliyetleridir. Yiyecek ve barınma masraflarını karşılayamayan insanlar, bu diğer masrafları düşünemezler. İnsanlar bir toplum içinde dışlandığında, iyi eğitimli olmadıklarında ve daha sık hastalandıklarında, toplum için olumsuz sonuçlar ortaya çıkar. Hepimiz yoksulluğun bedelini öderiz. Sağlık sistemi, adalet sistemi ve yoksulluk içinde yaşayanlara destek sağlayan diğer sistemler üzerindeki artan maliyetler ekonomimizi etkiler.
Sonuç olarak; ailesini geçindirmek zorunda olan bir çalışana verilecek asgari ücret yoksulluk sınırının altında olamaz. Ancak, yasanın 4.2(c) maddesindeki Verimlilik, istihdam ve devamlılık gibi benzer ekonomik faktörler nedeniyle asgari ücret yoksulluk sınırının altında kalırsa aradaki fark için Avrupa Birliği’nde olduğu gibi fon yaratılmalı ve aile geliri takviye edilerek hem yasanın hem de sosyal devletin gereği yerine getirilmelidir. Ya da devlet yönetimi, çalışanı önemsemeyip sermayenin yanında durduğunu açıkça ikrar etmeli ve asgari ücretin yoksulluk sınırının altında da belirlenebileceği yönünde yasal değişiklik yapmalıdır.