Yurttaşların kurumlara yönelik güven(sizliğ)i, hafife alınacak bir mesele değildir.
Çünkü güven duygusu ve bundan hareketle aldığımız tutum, her türlü beşeri ilişkinin temelinde kilit önemdedir.
Kurumlara güven, bireysel düzeyde insanın daha mutlu, güçlü ve üretken hissetmesinde etkiliyken, toplumsal planda da bireylerin birbirlerine güvenmelerinde, toplumsal huzurun ve dayanışmanın tesis edilmesinde önemli bir rol oynamaktadır.
Ayrıca kurumlara güven ile kamu hizmetlerinin etkinliği, demokratik katılım ve meşruiyet süreçleri arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. O bakımdan kurumsal güven, siyasal sistemin işleyişinde de işlevseldir.
Kurumsal güven, bireyin belirli bir kurumun performansına yönelik olumlu beklentisini veya inancını yansıtmaktadır. Bir kurumun işleyişi ve etkinliği, yurttaşların beklentisini karşılamıyorsa, ilgili kuruma yönelik güven de düşük olur.
Dünyada kurumlara yönelik güven üzerine araştırma yürüten Edelman Trust Barometer Edelman, Gallup World Poll, Transparency International (Uluslararası Şeffaflık Örgütü), Pew Research Center gibi birçok uluslararası araştırma kuruluşu vardır. Ülkemizde de Göç Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi belirli aralıklarla KKTC üzerine çeşitli araştırmalar yürütmektedir. Sözkonusu araştırma Merkezi’nin kamuoyuna açıkladığı Mart 2025’e ait araştırma raporu, KKTC’deki kurumlara yönelik güven konusunda da çarpıcı bulgular içermektedir.
Bu çerçevede KKTC’deki yurttaşların, kamu kurumlarından en çok sırasıyla Yargı, Polis ve Ombudsman’a güvenirken, en az Hükümet, Siyasi Partiler ve Meclis’e güvendikleri tepit edilmiştir.
Burada, yurttaşların temsil edildikleri siyasal kurumların, diğer kamu kurumlarından göreli olarak daha düşük güvenirliğe sahip olması dikkat çekmektedir.
Bu bulgu, aslında dünyadaki genel eğilimle de paralellik taşımaktadır. Ancak KKTC kurumlarına yönelik güvenin, dünya genelindeki ortalamalara kıyasla, dramatik bir biçimde düşük olması manidardır.
Örneğin KKTC’deki en güvenilir kamu kurumlarından yargı 3.56 puan ile dünya ortalaması 6.0-7.0 bandının; polis 3.08 puan ile dünya ortalaması 6.5-7.5 bandının; ombudsman 2.69 puan ile dünya ortalaması 5.0-6.0 bandının oldukça altındadır.
Keza KKTC’de en az güven duyulan kamu kurumlarından hükümet 2.13 puan ile dünya ortalaması 4.0-5.0 bandının; siyasi partiler 2.20 puan ile dünya ortalaması 2.5-3.5 bandının ve parlamento 2.22 puan ile dünya ortalaması 4.5-5.5 bandının altında seyretmektedir.
Dünyada kamu kurumlarına güvenin en yüksek olduğu bölge; şeffaflık, hesapverebilirlik ve hukuk devleti anlayışının yerleşik olduğu İskandinav ülkeleri iken, güvenin en düşük olduğu bölge yolsuzluk ve yoksulluğun yaygın olduğu Afrika ve Latin Amerika ülkeleridir.
Bu bağlamda KKTC’deki kamu kurumlarına yönelik güven oranları, Afrika ve Latin Amerika ülkelerindeki oranlara benzemektedir.
KKTC’deki ekonomik zorluklar, kayırmacılık, adaletsizlik, yolsuzluklar, siyasal istikrarsızlık, kötü yönetim, kamu hizmetlerinin etkin olmaması gibi sorunlar, kamu kurumlarına yönelik güvenin altını oymaktadır.
Öte yandan kamu kurumlarına yönelik güvenin düşük olması, birtakım sorunları da beraberinde getirme potansiyeli taşımaktadır.
Kamu kurumlarına yönelik güven eksikliği, insanlar arasındaki güven eksikliğinin de bir göstergesi olup, toplumsal dayanışmayı ve huzuru olumsuz yönde etkileyebileceği gibi, kutuplaşmaya da yol açabilmektedir. Nitekim Kıbrıs Türk toplumunun mutluluk seviyesinin 5.90’a gerilemesi bir tesadüf değildir.
Kurumsal güvenin önemi ekonomik açıdan da yadsınamaz; zira gerek yatırımcılar gerekse girişimciler ancak öngörülebilirliğin olduğu güvenli bir ortamda faaliyete geçebilirler. Kamu kurumlarına yönelik güvenin düşük olduğu KKTC’de, özel sektörün gelişmesini nasıl bekleyebiliriz?
Güven eksikliğinin, demokratik siyasal sistemin işleyişi ve meşruiyeti üzerinde de olumsuz rolü olduğu bilinmektedir. Buna göre KKTC yurttaşlarının siyasal partilere yönelik güven eksikliğinin bir sonucu olarak, seçimlere katılım oranı düşebilir; nitekim belli bir süreden beri seçimlere katılım oranındaki düşüş eğilimini gözlemlemekteyiz.
Demokratik katılımın düşmesi ise sistemin ve kamu politikalarının meşruiyetini erozyona uğratmaktadır. Örneğin “başörtüsü krizi” konusunda koalisyon hükümetinin ilgili paydaşlarla uzlaşmadan yukarıdan aşağıya karar alması, meşruiyet krizine de yol açmıştır.
Böylesi bir güvensiz ortamda, kamu politikalarının oluşumunu, uygulanmasını veya gözden geçirilmesini akamete uğratabilmektedir. Nitekim KKTC hükümetlerinin uzun vadeli politikalar yerine günübirlik politikalarla uğraşmalarını da bu çerçevede değerlendirmek gerekir.
Peki, Kıbrıs Türk toplumunun gark olduğu güvensizlik ortamından çıkış yolu var mıdır?
Özellikle Kuzey Avrupa ve Batı Avrupa’daki kamu kurumlarına göreli olarak güven duyan toplumların kurmuş oldukları çağdaş sistemlerden ilham almak bile bize çıkış yolunu gösterebilir!
Bu çerçevede şeffaflığı, hesapverebilirliği, demokratik yönetişimi, hakkaniyeti, etkili iletişimi ve halkla ilişkileri sağlayarak veya güçlendirerek, yapısal sorunlarımızı çözüp güven içerisinde yaşayabileceğimiz insanca bir düzeni inşa edebiliriz.
Bütün bunları gerçekleştirmek için de köklü yapısal reformlara ve bunları hayata geçirecek siyasi iradeye ihtiyaç vardır.
Yapay sorunla ve palyatif çözümlerle uğraşmak yerine, yapısal sorunlarımıza eğilmenin zamanı gelmedi mi?