Parantez açalım. Ey dünya ülkeleri, eşit ortağı olduğumuz Kıbrıs Cumhuriyetindeki haklarımız 21 Aralık 1963’ten beri Rum ortağımız
Parantez açalım. Ey dünya ülkeleri, eşit ortağı olduğumuz Kıbrıs Cumhuriyetindeki haklarımız 21 Aralık 1963’ten beri Rum ortağımız tarafından askeri darbelerle silah zoruyla gasp edilmiş olup, o tarihten beri de Kıbrıs Cumhuriyeti işgal altında bulunmaktadır. BMGK beşlisinin baskıları ve haksız kararlarıyla ister istemez meta zori dahi olsa işgal yönetimini meşru Kıbrıs Cumhuriyeti! olarak tanımak haksızlıklara destek olmakla eştir ve bu durum ve tutum dünyamızda hakkaniyetin Adaletin tesis edilmesine büyük darbe indirdiği gibi böylesi durumların devamına açık kapı yaratılmasına, lakin bütün dünyanın ihtiyacı olan Adaletin kapısının da ilelebet kapalı tutulmasına hizmettir. 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin bir vatandaşı olarak işgalcilerden ve bu işgali 60 yıl 6 aydan beri destekleyip onaylayanlardan şikayetçiyim, biline.
KTÖS sayın Genel Sekreteri bir an evvel Rumlara yamalanmamız için sabırsızlanıyor anlaşılan, yürümemizi istediği yolda ve varacağımız noktada eşit egemenliğimizin hem Anavatan Garantisinin olmadığına aldırmadan.
Yabancı ülkeler, Rumlar hem içimizdeki bazı çevreler, ülkemize ‘ Kıbrıs’ın işgal altındaki Kuzeyi ‘ derler, halbuki Güney’e ‘işgal altındaki Kıbrıs Cumhuriyeti’ deseler daha gerçekçi olur hem cuk diye oturur. 1975’te Viyana Anlaşmasında Kuzey-Güney diye ayrılmıştık. Kıbrıs Cumhuriyetinin işgali 21 Aralık 1963’te ve 15 Temmuz 1974’te iki darbeyle Rumlarca resmen işgal edilmişti, adını bile değiştirip Kıbrıs Helen Cumhuriyeti koymuşlardı. 60 sene 8 aydan beri ortak Cumhuriyetin işgalde olduğu gerçeğini, ne işgali onaylayan BMGK-AB’nin kararları, ne bu kuruluşların güdümünde olan O meşhur Uluslararası Hukuk örtebilir. Türklerin dışlandığı, içinde olmadığı bir Cumhuriyet, asla Kıbrıs Cumhuriyeti olamaz. Hepsi birden kuruluş Antlaşmalarını, Anayasasını çiğneyerek Kıbrıs Cumhuriyetini yok etmişlerdir. Üç aylık 186 sayılı BMGK hukuk dışı kararının 726 aydır sürekli uzatılması bu yok edilişi perdelemek içindir.
Sn Erhürman, 50 yıl daha çözümden kaçan Rumların peşinden mi koşalım? Güneyi Kıbrıs Cumhuriyeti! olarak kabul mü edelim? BM Güvensizlik Konseyinin taraflı, Hukuk dışı oldubitti haksız kararlarına boyun mu eğelim? Yargısız infazla yıllardır ambargolar izolasyonlarla cezalı tutulmamızı müstahak mı sayalım? Kurucu eşit ortağı olmamıza rağmen Cumhuriyetten 61 yıldır kovulmamız, bunca olaylardan ve özellikle darbelerden sonra Cumhuriyetin bu şartlarda hala yaşadığını mı söylüyorsunuz?
Bu halkın, bu ülkenin, gençlerimizin, çocuklarımızın geleceği için derken Sn Erhürman, Rumların egemenliğinde Türkiye Garantisiz, Veto hakkımız gibi hayati önemdeki haklarımız olmadan 1960 Anlaşmalarının da gerisinde eşit egemenliği değil azınlığı kabul emmemizi ve bu şartlarda birleşmemizi mi savunursunuz? Bunun sonumuz olduğunu bile bile BMGK-AB’nin haksızlıklarını, Rumların bize yaptıklarını, savaşa neden olmalarını, yitirilen canlarımızın, çektiğimiz ezgi cefaların, korku ve endişelerin, savaş ve diğer tazminatların üzerine sünger çekip boyunduruğu kabul mu edelim? Yıllardır bize yapılan haksızlıklar ortadayken, var olma nedenlerimizden feragat edip haksızlıkları yapanların isteklerine boyun eğip kendi ellerimizle ipi boynumuza mı geçirelim? Konumuza dönelim.
BMGK olarak siz kalkın Kıbrıs sorununu ENOSİS için alem aşikar yaratan darbecilere, kümesteki tavukları tilkiye teslim eder gibi Kıbrıs Cumhuriyetini teslim edin, saldırıya uğrayan katledilen, Cumhuriyetten silah zoruyla kovulan, yetmedi 103 köyden zorla göç ettirilen Türk ortağı ambargolar izolasyonlarla uyduruk haksız yargısız infaz cezalarla dünyadan izoleli bir kenara atıp yok sayın, saldırganlara yardım etmesi için adaya sözde Barış Gücü gönderin, geldikten sonra da Türklere saldırıların artmasına seyirci kalınız.
Türkler aç susuz yarı çıplak işsiz güçsüz beş parasız ilkel şartlarda hayata tutunmaya çalışırken üstünden Rum-Yunan saldırılarına maruz kalsın, sadece kendini savunan Türkler işine gücüne bağına bahçesine davarının başına gidemesin, gidenler de geri evine dönemesin, sözde Barış Gücü refakatinde Hastaneye giden Türk hastalar barikatlarda alınıp kör kuyulara atılsın? Barış Gücü bunun için mi geldiydi adaya? 21 Aralık 1963’te birinci darbede ülkenin ve yıktıkları ortaklık Devletinin bütün olanaklarının saldırganların işgaline geçmesine seyirci kaldınız, hatta destek verdiniz, kısa sürede de Cumhuriyetin işgalini 186 kararıyla onayladınız. Böylelikle saldırganları şımartıp Türklere saldırıların artmasına sebep oldunuz.
BMGK, olarak 186 sayılı kararla ortak Cumhuriyeti darbeci saldırgan işgalcilere güya 3 aylığına teslim ettiniz. Hani bu sürede BMGK olarak çözüm-asayiş-düzeni yeniden sağlayacaktınız? Sağlamadınız, yapmak istemediniz. Türklerin kısa sürede pes edip teslim olacağını ve ENOSİS’in gerçekleşeceğini hesaplarken, Garantör Anavatan Türkiye’yi hesaba katmadınız. Bütün ENOSİS girişimlerini, Türklerin tamamen yok edilmesini son anda Türkiye engelledi. Ama sizden tıs çıkmadı, oralı olmadınız. Hiç sıkılmadan bir de Garantilerin modası geçti diyorsunuz. Asıl tam da bundan sonra modasıdır, daha çok gereklidir. Gazze’deki SOYKIRIM olabilir miydi Filistin’in de Türkiye gibi bir garantörü olsaydı. Haaaa ENOSİS için Garantilerin kalkması lazımdır diyarsanız o ayrı mesele, açıkça söyleyiniz, kıvırmayın.
O yüzden ENOSİS gerçekleşemediği için dünyaya güya ayar veren BMGK beşlisi, oldubitti hukuk dışı siyasi korkutma tehdit ambargo yaptırım baskı gibi argümanlarla suçsuz halkı cezalandırmak, suçluları da mükafatlandırmak için 186 nolu kararı habire uzatmaktadır. Bu gün itibarıyla uzatmalar 726 aya varmıştır (koca 60 sene hem 6 ay). Haksız karar sürdükçe doğal olarak çözümsüzlük de sürmektedir. Bizim teslimiyetçilere Girit’te yaşananlar tam bir ibrettir. Garantiler kalkmalı diyen Rumlar garantörlerini çoktan buldular, ABD, İngiltere, Fransa, Yunanistan, AB, Mısır, İsrail ve üç beş Arap ülkesi daha. Savunma anlaşmalarını boşuna yapmadılar, tatbikatlar, silah ambargosu kalkması, üs vermeler vs.
Çözümsüzlüğün bir başka sebebi ve pekiştirilmesinde büyük payı olan AB dir. Referandumun bir hafta sonrasında, darbeci Rumlar tarafından yıkılan ama yine de darbecilerin yönetimine verilen ölmüş Kıbrıs Cumhuriyetini AB’nin tek taraflı üye alması darbecilerin çözümden kaçmasına sebep olmuştur. Esasında Referandum sonrasında AB üyeliğinin Rumların çözümden kaçmasını teşvik ettiği açıkça ispatlanmıştır. Ne BM’nin ne AB’nin yaptığı vaatler verdiği sözler asla yerine getirilmedi, tam aksi yapıldı. Referandumda HAYIR diyen Rumlara saygı duyuldu mükafat verildi, daha fazla korunup kollandı şımartıldı. EVET diyen Türklere de haksız cezalar katlandı. Ve bu Adalettir ha? Bütün Kıbrıs AB toprağıdır demek Adalettir ha?
Darbecilerin AB’ne alınması hukuk dışı 186 kararı sayesindedir. 1960 Antlaşmalarını saymazsınız, uygulamazsınız çiğnersiniz madem napmaya yeni bir anlaşma ister görünürsünüz ey BM-AB? Heyyyyy Türkler, hep birlikte yıktığınız Cumhuriyetin kurucu ortağıdır, hepinizden önce esas söz hakkı, hem karar verme hakkı Türklerindir. Ama siz de, Rumlar da Türkleri dışladınız, üstelik üstünden çıkarsınız. Devlet kurmayıp da ne yapacaktık, ortaklığımızı elimizden aldınız, başıboş berduş pejmürde sağa sola yalpalayıp kılıçtan geçirilmemizi mi bekleyecektik? Yarattığınız soruna Adalet hakim olması için 186 iptal edilmeli, Cumhuriyet, AB üyeliği askıya alınmalı, hepiniz özür dilemelisiniz. Adaletinizin 61 yıldır terazisi bozuktur, haksızdan yanadır, güvenmiyoruz.
Ve bu gerçekler ortadayken, gerek Rumların gerekse BM ve AB’nin, çözüm konusunda hala BM parametreleri AB kriterleri temelinde Federasyon ile yeniden birleşme gibi dayatmaları ne yüzle hiç sıkılmadan Türklere empoze etmeye çalışmaları, açıkça şunu ortaya çıkarmıştır. Kıbrıs’ı, Rum-Yunan’a illa ki vermek. BM-AB, darbecileri işgalcileri bu kadar fazla ve açık suçlarına rağmen hala haklı imişler gibi muameleyle koruyup kollaması ortadayken ve baştan sona suçlu saldırganların yanında olmaya devam ettikçe, itibarını ve güvenini yitiren BM-AB’nin isteklerine, Türkler boyun eğecek sanırlarsa çok yanılırlar.
Türklerin, BM-AB’ye güvenmeleri için zerre kadar sebep yoktur. Ey BM-AB, bakınız bakalım BM kayıtlarına Rumlardan oluşan bir Kıbrıs Cumhuriyeti var mıdır? Bilerek ve isteyerek yaptığınız haksızlığın üzerini empoze etmeye çalıştığınız parametreler kriterler örtemez, REDDEDERİZ. Kıbrıs Cumhuriyeti üzerinde söz hakkı ve karar verme hakkı en başta Kıbrıs Türk Halkının ve Kıbrıs Rum Halkınındır. Bu Cumhuriyet 1963’ten beri ölüdür. Güney yönetimi bir Helen Cumhuriyetidir.
60 yıl 6 aydır ortaklık haklarımızı haksızca ve hükmü garaguşi (keyfice) darbecilerin işgaline veren ve Cumhuriyet Antlaşmalarını çiğneyen hem çiğneten BMGK beşlisinin haksız kararlarına boyun eğip Federasyon ile yeniden birleşmeyi empoze etme isteklerini kabul etmemiz mümkün değildir. Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarını 60 yıl 6 aydan beri çiğneyerek bozan BMGK sonra da AB’nin, yeni bir antlaşma için çözüm empoze etme hakkı hiç yoktur. Zorla gelin güveyi olmaz. Adada yaşayan bizleriz, nasıl yaşayacağımıza yabancılar değil biz karar veririz, Rumlardan neler çektiğimizi biz biliriz, siz de bilirsiniz ama bilmezden gelirsiniz. Türkler Kıbrıs Cumhuriyetinin eşit kurucu ortağıdır, ne hakla ortaklığını saldırganlara teslim ettiniz, hem insanlık dışı ve hukuk dışı muamele yapıp yıllardan beri dünyadan izoleli tutarsınız, da beklersiniz taraflı haksız kararlarınıza boyun eğelim?
BMGK’nin gadimici beşlisi dünyanın beş belaları ABD, Rusya, İngiltere, Çin ve Fransa, siz Kıbrıs meselesinde tarafsız ve adil olmak yerine saldırgan darbeci suçlu tarafı desteklediniz, Cumhuriyetin eşit kurucu ortağını oldubitti yargısız infazla suçlu yerine koyarak ortaklığını suçluya teslim ettiniz. 3 aylık diye aldığınız yanlış kararla sorunun dallanıp budaklanmasına bilerek sebep oldunuz, çözümü değil çözümsüzlüğü körüklediniz, isteseydiniz 3 aydan önce sorunu çözerdiniz, 726 aya varan bu hukuk dışı 186 nolu karar durdukça çözümsüzlük sürecek, anlınızdaki kara leke de. Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarını, Anayasasını hem çiğnersiniz hem çiğnetirsiniz.
Rumlar saldırmadık Türk bölgesi bırakmadı 103 köyden göç ettirdi yıllarca ablukada tuttu, Türkler hiçbir yere saldırmadı, ambargolar altında savunmada kaldı. 186 Çözümsüzlük kararını uzatarak savaşa da sebep oldunuz. Rumların neresi haklı, Türklerin neresi suçlu, açıklayın. Ve siz hala yanlıştan dönmez, masum tarafa baskı yapar haksız cezalı tutarsınız? Batış değil savaş istersiniz, bütün olayların sebebi sizsiniz. Yarattığınız durumdan utanın, Türklerden özür dileyin.
Yahu, 21 Aralık 1963’te, hele hele 15 Temmuz 1974’te Cumhuriyete darbeleri yapan Türkler miydi? Her gece Polis karakollarını bombalayan Türkler miydi? Cumhurbaşkanı Makarios’çu solcuları keklik gibi avlayan Türkler miydi? Makarios ve sarayını bombalayan Türkler miydi? CB Makarios’u öldürdük diyen Türkler miydi? Yerine terörist başı Nikos Sampson’u atayan Türkler miydi? Cumhuriyeti yıkarak yerine ‘ Kıbrıs Helen Cumhuriyetini ‘ ilan eden Türkler miydi? Huzurunuzda ‘Ülkemi Yunanistan Cuntası işgal etti darbe yaptı, acilen kurtarın ‘ diyen CB Makarios değil miydi? Garantörler Türkiye – İngiltere’ye de müdahale çağrısı yapan Makarios değil miydi? Bu darbeleri, Rum-Yunan’ın 200 yıldan beri ENOSİS hayallerine kavuşmak için yaptıklarını bilmezden mi gelirsiniz?
Kıbrıs’ta 50 yıldır asayişi barışı saplayan Garantör Türkiye değil mi? Türkleri soy kırımdan, solcu AKEL yanlılarını katliamdan kurtaran Türkiye değil midir? Ve siz beş belalar kılınızı kıpırdatmadınız, seyirci kaldınız, tarafları çatıştırdınız, savaşlara sebep oldunuz. Bu yazılanların hepsi doğrudur, işte sizin desteklediğiniz bu darbecilerdir. Sizin ne adaletsiz taraflı olduğunuzu açığa çıkarmaya yeterlidir. Hani nerede hak Hukuk Adalet? Bu gerçeklere bakın kendinizi görün. Allah bildiği gibi yapsın sizi, yaktınız kavurdunuz dünyayı. Ve çıkarlarınız gereği dünyada bütün sorunları yaratan sizler dünyaya ayar verecek, düzeni sağlayacaksınız haa? Kargalar güler. Dünyayı büyük savaşlara doğru sürüklersiniz, vaz geçin katliamlardan, işte diğer eserleriniz GAZZE KIYIMI !!!!!! Sanki sivrisinek telef ederler. Ukrayna savaşı. YAZIKLAR OLSUN VİCDANSIZLAR, İNSANLIK DÜŞMANLARI. Savaş tamtamcıları. Yaşasın BARIŞ, ÖZGÜRLÜK, BAĞIMSIZLIK.
Çözümsüzlüğün sebebi ortadayken, çözümün anahtarı 186 kararı da 60 yıl 6 aydan beri BMGK’de raflardayken ikide bir arabulucu atamanın alemi yoktur. Bayan Holguin’den BMGS’nin yardımcısı bayan DiCarlo görevi devralmış, daha önceki yıllarda da adaya gelmişti. Gene çözüm arayacakmış, zemin bulacakmış. ‘ Türkiye’ye muteber yem ‘ uzatacaklarmış. Sanki, en aptal balık HANNOS misali yemi görürkenden oltayı yutacak sanırlar. Çocuk gibi ikna edecekler kandıracaklar. Rumlar da der, bu muteber yem sakın egemen eşitlik görüntüsü vermesin, haaaaa. Yok guzzum meraklanma öyle kabahat yapmazlar, bilmezmişsin gibi. Yapacak olsalardı 61 yıl önce yaparlardı sıcağı sıcağına. Şimdi kokmuş ayni pilavı habire ısıtırlar, durum budur.
Yıllardır bilerek yaptıkları hataları haksızlıkları hala değiştirmezler, haksızlık yaptıkları Türklerden hata yapmasını beklerler, şöyle ya da böyle. Bütün BM çözüm planlarını reddeden hep Rumlar olduğu halde, hiçbir zaman BM yahut AB Rumlar nezdinde hiçbir girişim yahut ikaz yapmadılar, gene Türklerin üzerine gitmişlerdi. Nedir yahu bu utanmazlık? Bayan DiCarlo, dediğimiz gibi anahtar da kilit de oradadır, kilidi açın sonra Kıbrıs’a gelin, yoksa boşuna gelirsiniz. Dünyanın önünü açın öncü olun bay Guterres istifa ediniz ekibinizle. Adaletsizliklere, katliamlara soy kırımlara, açlıktan susuzluktan, salgın hastalıklrdan, füzelerden çocukların kadınların doğmamış bebelerin ölümüne sızlanarak ortak olmayınız.
İşte bu darbecilerin bu konuma gelmesinde büyük desteği olan BM-AB’nin neyine inanalım, neyine kanalım, neyine güvenelim? Ayrıca hem BMGK-AB hem Rum-Yunan tarafları, Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarındaki Garantilerin, Türklerin Vetosunun kaldırılmasını istedikleri ortadayken, Türklere haksız cezalar hala sürerken, saldırganlar da mükafat alırken. 50 yıldan beri adada asayiş sürerken. Garantilerin ve veto hakkımızın kaldırılması ENOSİS’e bütün kapıların açılmasıdır, Türkler için de sonun başlangıcıdır.
1963 sonrası 11 yıllık sürede Türklere karşı Rum-Yunan katliamları, ambargolar devam etmiştir. Kıbrıs Türk halkının artık direnemeyeceğini zanneden Yunan Cuntası EOKA B birlikteliğinde 15 Temmuz 1974’te Cumhuriyete ikinci büyük darbeyi yaparak ‘Kıbrıs Helen Cumhuriyetini’ ilan etmişlerdir. Cumhurbaşkanı Makarios’u da öldürdüklerini yerine de terörist başı Nikos Sampson’u atadıklarını dünyaya duyurmuşlar, CB sarayını da tanklar toplar havanlar ağır silahlarla darmadağın etmişler, Makarios’çu yüzlerce korumayı da öldürmüşler, silahlarını da Türklere çevirmişlerdi. BMGK-AB, bunları nasıl unutur, siler, görmezden gelir?
Devrik CB Makarios! Öldürülememişti, Sampson ve darbeciler dünyaya yalan söyledi ekranlarda ben izledim. İngilizler adadan kaçırdı, sonra BMGK’ne götürdü. Orada ağlayarak konuştu. Ama Rum-Yunan temsilciler karşı çıktı konuşmasın istediler, tanımayız dediler. Türkiye ısrar etti ve konuşmasını sağladı. ‘ Ülkem Yunanistan tarafından darbeyle işgal edildi, durum ciddidir acilen müdahale ediniz, Türkler de büyük tehlikededir’ diyerek Garantör Türkiye ve İngiltere’den de müdahale etmelerini istedi.
EY BMGK-AB, bütün bu olaylar hepinizin huzurunda yaşandı ve siz gene darbecileri saldırganları katliamcıları desteklersiniz da masum Türkleri yerden yere vurur dünyadan izoleli tutarsınız, insanca adaletçe eşit davranmaz, yardım etmez, ambargo uygular, baskılar yapar, ortaklık haklarını 61 yıldan beri darbecilerin emrine verir ve onları saldırgan darbecilere soy kırımcılara yamalamak için hiç utanmadan baskı yapmaya, saldırgan suçluları koruyup kollamaya, Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarını ve Anayasasını çiğnemeye hem darbecilere de çiğnetmeye hala devam edersiniz? Da beklersiniz yemi yutalım?
Darbecilerin sözcüsü bay Letimbiotis, ‘ Kıbrıslı Türklerin de Türkiye’nin işgalinin kurbanları olduğunu, Kıbrısın Rumlarını ve Türklerini kurtarmak için işgalciyi kovmak istediklerini ‘ saçmaladı garip, zavallı. Görüyorsunuz ne uyduruk saçma sözler. BM kararları AB normlarına dayalı çözüm dedi. Eee tabi öyle diyecek, çünkü 61 yıldır hepsi arkalarında, hepsi de gerçeklerin karşısında. Halbuki Mahkemelerde sürünmeleri hapishanelerde de çürümeleri gerekirdi. Dost AKEL de Barış Harekatı 50 yılında zehir kustu, Garantiler kalksın ister, Montana’da kaldığı yerden der. Unuttular, Türkiye sayesinde katliamdan kurtulduklarını, EOKA’cılar tarafından köşe bucak aranıp bulundukları yerde vurulduklarını.