Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı sn Arıklı’nın trafikte seferberlik çağrısı yerinde bir açıklama olarak nitelendirildi. Yahu, biz bunu otuz yıldan beri bağıra bağıra gayet etraflı bir şekilde yazdık, neler yapılması gerektiğini önerilerle ortaya koyduk da duyan olmadı. Devlet – halk işbirliği içinde olmalı, halk bu trafik seferberliğine dahil edilmeli, kazalarda merkeze bağlı trafik komiteleri kurulmalı ve daha bir çok önerileri ve ibretlik olayları da birlikte ortaya koyduk. Ne yazık ki duyması gerekenler duymazdan geldi, basın yayın da bir mevki sahibi olmadığımız sade bir vatandaş olduğumuz için sadece yazılarımızı yayınlamakla yetindi, ama önünde Bakan ibaresi olanların açıklamaları her zaman değer bulup övgüyle takdirle karşılanması adetten olsa gerek.

          Ama sonunda hiçbir faaliyet yapılmadığı, atılan nutukların havada kaldığı ve hiçbir moka yaramadığı ancak yollarda ölümler yaşandığı zamanlarda hatırlandı, bu da bir iki gün içinde unutulup gitti. Orada ölümlü kaza olacak diye nokta atışı yaptığım yerler için sayısız kez yazdığım halde maalesef ölümler olduktan sonra bile hiçbir tedbir alınmadığı bir gerçektir. Buna sayın  TKÖD başkanı sn Avcı da olmak üzere ölümlü kaza meydana geldikten sonra olay mahalline gidip eylem yaptığı da unutulmuş değildir.

         Geçmişte abesle iştigal güya kazaları önleme amaçlı tribünlere oynanan bir çok etkinlikler yapılmış ancak sonuçta hiçbir iyileştirici gelişme yaşanmadığı ortaya çıkmıştır. Yıllarca, devletin trafikte yetkili organları bir derneğin arkasına saklanarak günü idare etmeye çalışmıştır. Ki bu uzun süreçte taşlar yerinden oynamış, trafik günden güne daha berbat bir hale gelerek yokuş aşağı tumba gitmiş ve bu günlere böylece gelinmiştir. Biz her trafikle ilgili kesimden bilgili tecrübeli kişilerin bir çatı altında toplanması, her fikrin her görüşün değerlendirilmesi gerektiğini yıllarca savunurken, adamlar üzerine basa basa günler öncesinden ELİT kişilerle Trafik Çalıştayları yapılacağı duyuruldu. Nerede varsa bir makam sahibi davet edildi. Acil eylem planı, gönüllü trafik müfettişliği falan hepsi fos çıktı, hepsi fasafiso. Sqalonlarda ekranlarda bir da ilan etmezler mi müjdeli haber diye, neymiş trafikte ölenlerin isimlerini yollara sokaklara koyacaklarmış, sanki başarı imiş gibi, Vallahi tuhaftılar vesselam, hiç olacak iş miydi, mükafatmış gibi.

          Güya yollarda günlerce kara- beyaz noktalar tespit edildi. Hiç birisi tadil edilmedi öyle kaldı Danışıklı dövüş, iş ola. Sanki da makarna bulli vardı masada, kimseyi yanaştırmadılar. Uzun zaman da keşmekeş yaşandı, trafikte yetki karmaşası yaşandı. 3 bakanlık bir şeyi düzeltemedi karmaşayı. Biz bir çatı altında olsun trafik yönetimi  dedik yıllarca. Çooook sonraları güya Trafik Dairesi kuruldu, bu da bilindiği gibi eş dost müdür muavin  mevki falan, saate bakıldı, öğlenden kapandı ertesi sabah açıldı, hafta sonu resmi tatil, trafiğin ruhuna aykırı, gereksinimine yarar sağlayamadı. Trafik Mahkemeleri da kurulsun dedik, hepsi boşa gitti.

          Hurda araba teşhirleri, köşe başlarında inci boncuk dağıtmaları, şurda burda ateş yakılmasıyla bu trafiğin düzelemeyeceğini bin defa söyledik. BU  MAYA  TUTMAZ  DEDİK, GENE TUTMAYACAK, TUTMAZ DA DEDİK, nitekim de tutmadı. Bu kötü gidişat nereye kadar dedik, kimse duymadı, ayni hamam ayni tas sürdü gitti, ocaklar söndü, evlere ateşler düştü, feryatlar göğe ulaştı. Trafiğe açıldığından itibaren 3 sene içinde ilk 6  hafta peş peşe yazdım, Mağusa Hastanesi arkası büyük sanayi arası yolun virajı son derece tehlikelidir diye. Onlarca kaza oldu tam göbekte, ekseriyeti dere yatağına uçtu, iki kişi de hayatını kaybetti, yaralılar ayrı. Her hafta yazımın sonrasında değişik yetersiz tedbirler aldılar ama virajı düzeltmediler ve 2 kişi öldü.

       Bu Sanayi bölgesi arkasından çevre yolu yapıldı Lewfkoşa ana yoluna çıkışta çember var, yıllarca yazdım diğer yolu ki buna ölüm yolu dedim, bu yol tek yön olsun,  Mağusa’dan Tuzlaya gidiş olsun, yeni çevre yolu da Tuzla ve Hastaneden Mağusa’ya gidiş olsun. Ambulans için de gayet uygundu hareket açısından.  Yıllarca yazdık, geldiler röportaj da yaptık, gene yazdık sonunda karar verdiler yapılsın, ölüm yoluna neşter vurulacak diye. Aradan 8 ay geçti hiç haber yok, gene yazım, bir süre sonra önerimi yapmaya başladılar, fikir babaları, proje sahipleri şu veya bu oldu, mesele değil, madalya beklediğimiz yok. Diyeceğim şu, fazla ümidim yok ama inşallah trafik seferberliği başlatılır, geçmişte ceviz öyükler gibi ELİTLER olmadan. Bakınız, TKÖD sayın başkanı, ‘Yollarda hiç kimse güvende değil’ buyuruyor, bunca yıl uğraşır gibi görünenlerin trafiği vardırdığı nokta bu maalesef.

        Tüm yönetimlere de, trafiği güya idare edenlere de tepkim büyük, 30 yıl gerideler. Ne ise kısa keseceğim, ama Aralık ayının trafik açısından gayet tehlikeli olduğunu tekrarlamak isterim. İnsanlarımız pat küt gidiyor, rutin halde. Şahsi tespitim, trafikte gördüğüm acelecilik, sabırsızlık anlayışsızlık, vurdumduymazlık, saygısızlık, kural tanımazlık, biraz da acemilik çok ileri boyutta. Bu açıdan bunca olumsuzluk varken daha çok kaybın olmaması şans bizden yana olmasından dolayıdır, akşam eve varınca hepimiz şükredelim. Herkese kazasız belasız nice günler nice yıllar dilerim.

         Rum savunma bakanı Palmas efendi, Güney Kıbrıs’ın ABD ile ilişkilerin yükseltilmesinden siyasi fayda sağladıklarını,  bu işbirliğinin Doğu Akdeniz’de rollerinin yükseldiğini, Kıbrıs’ınleopolitik ve jeostratejik konumunun yükseldiğini, alt yapılarla öncü roller yansıtabileceklerini, bunun Baf’ta hava üssü, Mari’de deniz üssü ile belirleneceğini, RMMO’nun büyük çapta silahlandığını belirtirken, aslında  tüm bunları iddia etmesinin altında yatan ABD ve Fransa’ya bol keseden sunduğu üs imkanları neticesinde olduğunu herkesin bilmediğini zannedip böbürleniyor. Yani anlayacağınız, işgal ettikleri   1960 Kıbrıs Cumhuriyeti ortaklığımızdan zırnık vermezler, Cumhuriyetin tek sahibi gibi davranırlar. Cumhuriyeti temsil eder idare ederiz derler ama Cumhuriyet antlaşmalarına hem Anayasasına zerre kadar uymazlar. Bunda da başta aha o BMGK’nin hem AB’nin tam desteği vardır.  Hani Adaletsizliklerinin, haksızlıklarının 61. Ve 20. Yıllarında doğrudan veya dolaylı olarak, siz Türkler Rumların  boyunduruğuna girip  yamalanın diye açıkça baskı yapanlar.