Rum saldırılarıyla başlayan Kıbrıs sorununda Rumlar saldırmadık Türk bölgesi bırakmadı, lakin Türklerin saldırdığı herhangi bir Rum bölgesi yoktur.
Ne de çekinecek korkacak utanacak bir şeyimiz vardır. Bunu dünya düşünsün, BM düşünsün AB düşünsün hem Yunanla komşumuz düşünsün. Ne 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasını zorla değiştirmeye kalktık, ne bunun için Cumhuriyet ortağımıza saldırdık, ne Cumhuriyetten kovduk, ne top yekün imha planları yaptık, ne yüzden fazla köyden göç ettirdik, ne yıllarca abluka altında ambargoda saldırı altında tuttuk, ne seyahatini ne işine gücüne bağına bahçesine gitmesini engelledik, ne kimseleri yoldan belden kaçırıp kör kuyulara attık, ne yirmi bin Türk Askerini yasa dışı adaya soktuk, ne gazete kağıdı diye gemiler dolusu türlü silahı Kıbrıs’a soktuk, ne adayı Türkiye’ye bağlamak için Cumhuriyete iki kere darbe yaptık, ne Cumhurbaşkanı sarayına saldırdık, ne Cumhurbaşkanını öldürdük dedik, ne yerine tetikçi bir teröristi koyduk, ne Kıbrıs Cumhuriyetini ele geçirip adını değiştirdik, ne BM çözüm planlarına kuvvetlice HAYIR dedik, ne görüşme masalarını devirip kaçtık, ne BM-AB tarafından korunup kollandık, ne de AB’ne tek taraflı tüm Kıbrıs adına üye alındık.
Ama bütün bunları yapan eski Cumhuriyet ortağımız Rumların hiçbir ceza almadan hiçbir baskı görmeden malum kuruluşlarca korunup kollanması, yaptıklarının normal imiş gibi değer bulması ve üstünden Cumhuriyetin tüm egemenliğinin onlara verilmesi, Türklere ise yargısız infazla hem de tamamen haklı olduğu halde hem BM hem AB tarafından haksızca adaletsizce cezalandırılması, insanlık dışı muameleye tabi tutulup Mart 1964’ten beri hala ambargolarla dünyadan izoleli halde kenara atılıp baskılarla yaptırımlarla teslim olup Rumlara yamalanmaya zorlanması, suçluların da hiçbir şey yapmamış gibi masum mağdur rolünü oynayıp-oynatılması ve ahkam kesmesi, bunlara karşılık Kıbrıs Türk Halkının sadece hayatta kalabilmek, haklarını koruyabilmek ve özgürce yaşayabilmek için meşru müdafaa hakkını kullanarak çok zor şartlarda büyük özverilerle mücadele vermesi ne zamandan beri suç teşkil etmektedir ve hala cezalı tutulmaktadır. Anavatan Türkiye’nin yardımları sayesinde hayatta kalmış bu mağdur ve masum halktan özür dileyecekleri yerde baskılarla ezilmeye çalışılması ne Adaletle ne insanlıkla bağdaşır. Hedef ve niyet olarak Gazze’de yaşananların aynisidir.
Rum saldırılarıyla başlayan Kıbrıs sorununda Rumlar saldırmadık Türk bölgesi bırakmadı, lakin Türklerin saldırdığı herhangi bir Rum bölgesi yoktur, sadece müdafaada kendini korumuştur. Adaya gönderilen BM sözde Barış Gücü ise güya asayişi ve düzeni yeniden tesis etmesinde egemenliği ele geçiren Rum ortağa yardımcı olması için görevliydi. Yahu, ENOSİS için asayişi düzeni nizamı bozan saldıran zaten Rumlar, neyine yardım edecekti. Aksine daha da saldırmasına imkan tanınmıştı, öyle ki savaşa kadar dayandı, savaşa sebep oldu. Ve hala desteklenir, ortaklığımız da onlara teslim edilmiş halde, MAŞŞALLAH MAŞŞALLAH dünya düzenine hem adaletine! Kümesi tilkilere teslim ettiler.
Yani Rumların, BMGK güya üç aylık 186 haksız oldubitti kararı dolayısıyla suçsuz bir pozisyonda imiş gibi tutulması yaptıklarını nasıl kapatabilir, üstü nasıl örtülebilir? Öyle şey olur mu hiç? Adaletsizliği Adaletsizlikle kapatmak olur mu? Benim gördüğüm, bu yukarıda özetle yazılanlardan söz eden yok , üstüne giden yok, konu eden yok, unutulmuş gibi, yapanın yanına kar kalır gibi. Peki ne var, işte BM parametreleri AB bilmem neleri var. Onlar hesapta yok, ortada yok, olan oldu torba doldu misali. Bu nasıl iş? Suçluları yağdan kıl çeker gibi çıkardılar akladılar, masum ettiler, unutturdular, bize de hala cezalar baskılar? Acele çözüm, acele masa kurulsun. Yahu elli sene masalar kuruldu, Referandumlar vs, eeee da kimlerin çözümden kaçtığı bilinmez hala? Ve dikkat ederseniz hiçbir çözüm planında yahut bunca yıllık görüşmelerde Rumların yaptıklarının sözü bile edilmez, neden savaş oldu da konuşulmaz. Ya bunları yaptıkları için BM-AB’den mükafat bile aldılar, o başka mesele... Adamlar, Yunan-EOKA ikinci DARBESİNİ bile sildiler, konuşanın ağzı yanar. Yalnız 20 Temmuz 1974 konuşulur, hepsi bunun üzerinde durur, sanki durup dururken oldu.
İkinci darbede olanlardan sonra adada soydaşları ve aynı zamanda Cumhuriyetin ortağı olan Türk halkı CB Makarios’un da BMGK’de dediği gibi ‘ Türkler adada büyük tehlike altındadır’ bu durumda Garantör ülke olarak hem Türk Halkını hem Cumhuriyeti hem de darbeciler tarafından katledilen Makarioscu AKEL yandaşlarını da kurtarmak için meşru müdahale hakkını kullanmayacaktı da ne yapacaktı ey dünya ne yapacaktı? Tümünüz seyirci locasında kurulu iken? Aha şimdi de ayni locada kurulu hepsi seyrediyorlar, çocukların füzelerden gayrı susuzluktan açlıktan hastalıktan nasıl kırılıp öldüğünü, kadınların, yaşlıların gençlerin sivillerin de. Bizim ile Filistinlilerin uğradığı adaletsizlik haksızlık, insanlık dışı muamele ve umursamazlıklarda hiçbir fark yoktur.
CB Sayın Tatar, Kıbrıs meselesinde zerre kadar suçumuz yoktur tamamen haklı durumdayız. Her ne kadar da suç iki tarafa da kolayına kaçarak paylaştırılmaya çalışılsa da Tarih asla yanılmaz, gerçekler asla silinmez, değiştirilemez. 1963-74 yılları arasında Kıbrıs Türk Halkına yapılanlar yaşatılan katliamlarla zulümler, insanlık dışı muameleler, endişeler korkular ve göçlerin hesabı sorulmadan masaya yatırılmadan doğrudan siyasi açıdan çözüm öne çıkarılır ve ifade ettiklerim sümen altı edilir ki öyle olacaktır, benim diyeceğim o masaya oturmamanızdır, hele iki taraf arasında eşitlik sağlanmadan asla. Kaldı ki bu bile bizim için züldür. Saldırgan darbecilerle eşit olmamız büyük hakarettir biz ne saldırganız ne darbeci, suçlarına ortak olamayız. Diyeceksiniz ki bu Mahkemenin işi. Ya Mahkemeye gitmeden bizim cezalarımız kesildi da. Ayrıca Mahkeme bile bunların kararına uydu, Mahkeme kararına onlar uyacaklarına. Da bize gelince Mahkeme?
Geçen 50 yılda bize yapılanların hesabı da sorulmalıdır. Biz suçlu taraf değil haklı tarafız, gaileyi Rumlar ve destekçileri çeksin. Rumların savunacak hiçbir haklı yanı yoktur, mal mülkten başka. Savaş tazminatını da unutmayalım. İlla bir çözüm olsun değil, ADİL bir çözüm olsun. Bu Dava, onun bunun gönlü olsun diye kaybedilemez. Tekrarlayayım, 1963-74 arası kaç Türk kaç Rum öldürüldü, kaç yerlere saldırılar yapıldı, açıklansın. AKRİTAS, İSFESTOS Türkleri imha Planları da dünyaya duyurulsun, içimizdekilere da. ADALET ne derse O. Her şey ortaya konsun, başka türlü ADİL çözüm asla olmaz. Bizim gocunacak hiçbir şeyimiz yoktur Sayın Cumhurbaşkanım.