23 Şubat pazar günü Almanya’da genel seçim var. Dünyanın dördüncü, Avrupa’nın birinci ekonomik gücüne sahip Almanya’da seçimler kritik bir konjonktüre denk geldi.
Aslında, Avrupa Birliği (AB) nin Fransa ile birlikte lokomotif ülkesi konumundaki Almanya’da seçim, küresel dengeleri ve AB'ın geleceğini de doğrudan doğruya etkileyecek bir öneme sahip.
16 yıl Almanya'yı yöneten ve onun küresel önemini üst seviyelere çıkaran Angela Merkel'in siyasetten ayrılmasıyla hem Almanya, hem de AB ciddi bir irtifa kaybetti.
Hristiyan Demokratları iyice merkeze çekip Almanya ve AB’a başarı ile yön veren Merkel’in gitmesiyle hem partisi hem de AB zor günler yaşıyor.
Çünkü Merkel’den sonra şansölye olan Sosyal Demokrat Parti’nin lideri Olaf Scholz onun gösterdiği başarıyı ve istikrarı yakalayamadı.
Nitekim pazar günü yapılacak seçimler de Scholz’un kurduğu koalisyon hükümetinin çökmesi sonucu zorunlu olarak gidilen bir erken seçim hüviyetinde.
Peki, Almanya neden istikrarsızlığa düştü ve neden AB’ın geleceği de ciddi sınamadan geçmekte?
Nedenler tek değil, bir dizi neden var ama en başta gelen nedenlerden biri Rusya-Ukrayna savaşı. Bu savaş Almanya’nın dev sanayisinin ihtiyaç duyduğu enerjinin en büyük tedarikçisi olan Rusya’dan gelen gazı bir hayli pahalılaştırdı. Hatta zaman zaman tedarik zincirinin kopması bile söz konusu oldu.
Savaşın bir şekilde biteceği ve zincirin yeniden güçlendirilebileceği düşünülürken, şimdi ise çok daha ciddi bir tehdit oluştu.
Bu tehdit, dünyanın baş patronu konumundaki ABD’nin başına Trump’ın gelmesi nedeni ile gerçekleşti.
Çünkü Trump ve örneğin onu destekleyen en popüler isimlerden biri olan Elon Musk çok açık bir şekilde Alman politikasına müdahale ederek onun nasıl şekillenmesi gerektiğini kamuoyuna duyurdular.
Öyle ki kamuoyu araştırmalarında birinci parti konumunda olan ve koalisyon hükümetinin başbakanı olmasına kesin gözüyle bakılan Hristiyan Demokratların başbakan adayı Friedrich Merz’e ortak önerisinde bulundular.
Bu ortak ise yabancı düşmanlığının bayraktarlığını yapan, AB değerlerine ve AB’a açıkça karşı çıkan aşırı sağcı popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisi.
AfD, Sistemin bütün partilerinin ve Hristiyan Demokratların Alman toplumuna hükümet ortağı yapmayacakları konusunda taahhüt verdikleri sistem dışı bir parti.
Oysa Elon Musk’ın AfD ile ilgili görüşü Alman partilerinin ortak görüşünün tam tersi: Musk “Sadece AfD Almanya’yı kurtarabilir; tek umud AfD” görüşünde.
Seçimler öncesinde Münih’e giden ABD başkan yardımcısı da aynı görüşte. Hatta Alman siyaset uzmanları “Vance Münih’te AfD için seçim kampanyası yürüttü” diye elestiride bulundular.
Bütün bu gelişmeler Alman kamuoyunda “Batı ittifakı dağılıyor.” “Atlantik’in iki yakası arasındaki uçurum derinleşiyor” görüşlerinin yaygınlaşmasına da neden oldu.
Özetle, pazar günkü seçimler Almanya, AB, NATO, Batı ittifakı ve küresel politik dengeler açısından çok önemli ve kritik bir nitelik taşıyor.