Amerika Birleşik Devletleri’nin 47’nci Başkanı’nın Donald Trump olarak ilan edilmesinin dünyada nasıl bir etki yaratacağı ile ilgili her kafadan bir ses çıkıyor. Bir süreliğine ABD’de ikamet etmiş olanların Amerikan Siyaseti Uzmanı kesildiği bugünler de elbette geçecek ve Trump gerçeğini bir kez daha yaşayarak tecrübe edeceğiz. Bizler ayrı edeceğiz, Amerikalılar ayrı...

Trump’ın ilk seçildiği geceyi hatırlıyorum.

İlk Mont Pelerin Zirvesi yapılıyordu. Levent Kutay ile oraya gitmek yerine, daha eğlenceli olur diye, dönemin, ya da düzeltiyorum, her dönemin Turizm Bakanı Fikri Ataoğlu ile Londra’daki WTM turizm Fuarı’na aldığımız davete icabet etmiştik. Ataoğlu fuarın ilk günü tamamlanır tamamlanmaz hatırlamadığım bir nedenden dolayı apar topar dönünce karar vermek zor olmadı. İsviçre’ye geçip ülke turizmine katkıyı bırakıp, çözüm sürecine katkı koyacaktık.

Sabahın ilk ışığına daha birkaç saat varken lobide buluştuk. Önceden ayarladığımız ve kokusundan uzun süre Hint Yemeği yemek değil, Jashan’ın önünden bile geçmemize engel olan taksimizi beklerken lobide Amerikalı iki kadınla karşılaştık.

Trump’ın kazandığı haberi lobide TV’de gösteriliyordu. Onlar hayretle bakıyorlardı. “Gerçekten ciddi misiniz?” dedim hiç tanımadığım hatta günaydın bile demediğim ama konuşmalarından Amerikalı olduklarını anladığım iki kadına.

Öğretmenleri tarafından suç işlerken yakalanan ve sert bir şekilde azarlandıktan sonra, savunmaları istenen ama söyleyecek söz bulamayan iki öğrenci gibi baktılar, “We are sorry” dediler ve gelen taksilerine binmek üzere otelden ayrıldılar.

Biz ise, “Trump ha?” diye diye Cenevre’nin yolunu tuttuk o zaman.

Aradan bir Trump dönemi, bir de Biden dönemi geçti ve geldik Trump 2.0 dönemine...

‘Önce Amerika’ diye yola çıkan Trump’ı takdir etmek lazım bence artık. Öncelikli bu. Hapse girecekti, başka aday çıkacaktı derken, adam kazandı.

Trump 2.0’ın Amerika’ya ve dünyaya neler getireceğinin yorumunu yapmak isterdim. “Şöyle, olacak böyle olacak. Avrupa şuna evrilecek, Birleşmiş Milletler şöyle olacak. NATO şu şekle girecek” demeyi çok isterdim. Çok da havalı olurdu.

Trump döneminde Türkiye-ABD ilişkilerinin nasıl şekilleneceğini, ilk dönemine bakarak tarif etmek isterdim.  Hatta ileriye gidip Biden’ın Nikos Hristodulidis’i Beyaz Saray’a davet etmesi sonrasında, Trump 2.0’ın Kıbrıs sorununa nasıl bakacağının öngörüsünü masaya yatırmak isterdim Allah’ın doğrusu.  

Ama yapabilir miyim? Yapamam. Kim yapabilir? Bence kimse.

Neden mi? Çünkü Trump’ın ne yapacağını kestirmek kadar zor bir şey olmasa gerek. Hele kendini geliştirmiş, olgunlaşmış, siyaseti öğrenmiş ve ikinci bir dönem seçilmek gibi bir gailesi olmayan bu adamın neler yapabileceğini kestirmek asla mümkün değil.

Hangi durumda nasıl reaksiyonist kararlar vereceğini öngörmek de bir ölümlünün yerine getirebileceği bir konu değil.

Amerikalılar, bize Londra’daki otelimizin lobisinde bize ve dünyaya, “We are Sorry” diyen Amerikalı kadınlar gibi özür mü dileyecek yoksa, Trump 2.0 dünyaya iyi mi gelecek, göreceğiz.