Kıbrıs Türklerinin büyük çoğunluğu ganimet sözcüğünü ilk olarak 1974 yılında duydu. Özellikle Güney Kıbrıs’taki taşınır ve taşınmaz bütün mal varlığını bırakıp canını kurtarmak için Kuzey Kıbrıs’a geçen insanlar kısa bir süre içinde bu sözcükle tanıştı

Çünkü Güney’de bıraktıklarına karşılık Kuzey’de rehabilite edilmek ihtiyacındaydılar. Bir başka anlatımla, Kuzey Kıbrıs’ta iskan edilmek, bıraktıklarının karşılığını almak durumundaydılar.

Oysa, o dönemin genellikle Güney göçmeni olmayan yöneticileri, Güney Kıbrıs’a geçen Kuzeyli Rumların mallarını ganimet olarak zihinlerinde kodladıklarından, Kuzey'de kalan Rum taşınır-taşınmaz mallarını ganimet mantığı ile dağıtmaya başladılar.

Anlamı, “hiçbir çaba sarf etmeden elde edilen kazanç” olan ganimet, o gün bugündür Kuzey Kıbrıs’taki yöneticilerin zihinlerinde yer eden en temel kavram niteliğindedir.

Oysa, bulunan kaynaklar, hakça ve adil dağıtılsaydı ganimet değil, eşdeğer olarak nitelenecekti.

Sonuçta, bazılarının, bilerek ya da bilmeyerek, ganimet olarak içselleştirdiği kaynaklar aslında Güney’de kalan çok zengin potansiyeldeki Türk mal ve mülklerinin karşılığıydı.

Baf, Limasol, Larnaka’nın, Kıbrıs adasının tarihsel zenginliğini oluşturan,  dillere destan bağları ve bahçeleri çalışkan Türk köylüsünün elinde büyük bir hazine niteliğindeydi.

Unutulmamalıdır ki o çalışkan insanlar, bütün bu hazine niteliğindeki kaynakları gönüllü olarak bırakıp özgürlüğe koştular. Üstelik çoğu, yöneticilerin ‘ganimet’ mantığı yüzünden, kaynakları kişisel ve siyasal çıkarlar gözeterek dağıttıklarından, hak ettiklerini alamadan, kalpleri kırık, hüzün içinde bu dünyayı terkettiler.

Elbette, yöneticilerin çoğunluğu için ganimet olarak kabul edilip dağıtılan, sistemin temel direği niteliğindeki Rumlardan kalan taşınır taşınmaz kaynaklar bitti.

Bitti ama, siyasilerin önemli bir kısmı ya bunun farkında değil, ya da bunu anlamayacak kadar kıt kafalı.

Örneğin, almak için büyük emek harcanması gereken, ciddi bir çalışma ve süre isteyen yüksek lisans ve doktora diplomalarını, ganimet mantığı ile, bir kaç saat içinde, hiçbir emek harcamadan alabileceğini sananların çoğu ülkenin yönetici takımındandır.

Ya da, çalıntı arabaları makam ya da hizmet aracı olarak kullanabileciğini düşünenler de aynı takım mensupları.

Gerçi, yöneticilerin çoğu, o makamlara bilgi ve yetenekleriyle değil,  siyasi yakınlıklarla geldiğinden zaten “ganimet yöneticileri” niteliğindedir.

O yüzden ganimet yöneticileri farkında olmasa da, artık ganimet mantığıyla ülke yönetilememektedir.

Bunu fark etmeyenler, ölen ama öldüğünün farkında olmayan zombilerden farksızdır.