Cumhurbaşkanı Sn Tatar, BM toplantısı vesilesiyle Kıbrıs sorunu çözümü konusunda GS Sn Guterres’in görüşme talebi nedeniyle New York’a gitmesinin akabinde CTP Sn genel Başkanı Erhürman da ekibiyle Sosyalist Enternasyonal toplantılarına katılmak, bazı temaslar yapmak ama en önemlisi de Partisinin çözüm konusundaki görüşlerini Uluslararası alana taşımak ve önde gelen aktörlere de bunu anlatmak için peşi sıra gitti.
Bilindiği gibi Kıbrıs Türk Halkı olarak Kıbrıs Milli Davamızda karpuz gibi ikiye bölünmüş vaziyetteyiz ve güya Davamızı bu şekilde yürütüp başarı sağlayacağız havasındayız, bu ayrı. Sayın Tatar’ın Anavatanımız Türkiye ile birlikte Federasyonu değil de iki ayrı eşit egemen Devlet tezimizi ortaya koymuş durumdayız, bunu BM gözetiminde ilk toplantıda CB Sn Tatar ve BM genel kurulunda da CB Sn Erdoğan’la ortaya koyduk, başka platformlarda da.
CTP’nin çözüm hakkındaki görüşü BMGK’nin 50 yıldır görüşülen ancak Rumların BM çözüm planlarını reddetmesinden bazı hallerde görüşme masalarını devirip kaçmasından dolayı bir türlü sonuç alınamadığı halde ısrarla ayni parametreleri savunmasıdır. Ne var ki, çözüm fırsatlarına mani olan başlıca hususun Mart 1964’te BMGK’nin aldığı hukuk dışı oldubitti 186 kararı olduğu, dolayısıyla bu kararla Kıbrıs Cumhuriyetinin güya 3 aylık bir süre için yönetiminin ve egemenliğinin darbeci Rum tarafına verilmiş olmasıdır. Hal böyle iken bu ucube kararın habire uzatılmasını ve 729 aya varmasını kimse eleştirmiyor, değiştirmiyor, çözümsüzlük da sürüyor.
Sayın Tatar’ın ve Türkiye’nin bu tezi haliyle dünyayı güya idare eden BMGK beş ağası tarafından haliyle de onların güdümünde olan ödlek dünya tarafından pek tabii AB’de maalesef kabul görmüyor. İlla BM parametreleri çerçevesinde çözüm isteniyor, ağalar öyle istiyor, Milletlerin yaşamı ve şekli onlardan sorulur, itiraz kabul etmezler, ama doğru ama yanlış. CTP’nin savunduğu ve tek çözüm şeklidir dediği 50 yıldır görüşülen BM parametrelerinde Federasyondur.
Eeee, şimdi CTP de New York’ta bunları savunacak Sayın Tatar’ın tezine karşılık. Haliyle CTP liderinin temas ettikleri ve toplantılardaki konuşmaları hazırda olanların ilgisini de çekecek desteğini de alacak normalen. Sn Erhürman’ın savundukları pek ala olumlu karşılanacak. Dolayısıyla CTP heyeti kendi açısından orada başarı sağlayacak gibime gelir. Dünyaya ayar veren baş aktörleri hem Rum-Yunan’ı gayet memnun edeceğe benziyor. Zaten, Kıbrıs sorunu çözümünü AKEL ile omuz omuza yürütme mutabakatına varan, onların Türkiye ve GARANTİLER hakkındaki görüş ve ısrarlarına paralel hareket ettikleri bilinen bir gerçektir, o ayrı mesele.
Referandumda Rumlar HAYIR dedi çözüm olmadı, ama solcu taraf aldırmadı Rumların peşinden koşmaya devam etti. Ellerinde olsa nefes almamızı bile engelleyecekler, sözünü söylettikleri halde bile. Sn Akıncı da , bu sorunu bizim nesil çözemez, gelecek nesiller belki çözer, dediği halde peşlerinden koşmaya devam etti. Eee, bu dünya aktörleri elbette bu zihniyetleri tercih eder ve edecek, ona göre isteklerini yaptıracak. İrademiz gitti falan kimselerin umurunda olmadan.
Gelelim esas beklentiye yazımızın başlığına. Referandum öncesi CB Denktaş Baba görüşmecilikten alınsın diye tehdit hayır ikna diyelim, ABD Denktaş gitmeli yerine ayni şimdiki gibi ılımlı baş kaldırmayan, BMGK’ye ve kararlarına bağlı olan çözümcü Güneyle iyi geçinen Sn Talat gelmeli dendiği dönemde nasıl CB Denktaş Babamız görüşmecilikten el çektirilmişse, bana öyle geliyor ki Sn Tatar ve Sn Erhürman için de ayni durum yaşanacak. CTP’nin New York ziyareti Referandum ve öncesi durumu yeniden yaratmak için mi? Uzak değil yakındır hep birlikte göreceğiz.
Bir parantez açalım. En önemli yerde New York’ta BM’de Milli Davamızı anlaşmayla nasıl bir sonuca bağlayacağımıza dair bir bütün olarak değil de iki parça olarak savunmaya gitmemizi şiddetle protesto ederim. Hiç gidilmeseydi daha iyi olurdu. AP toplantılarında da ayni şekilde olurdu iki ayrı parça. Böyle Milli Dava ne olur ne yürür. Benden bu kadar, eyvallah. Vallahi rezil olacağımızın resmidir, Milletler bir yerleriyle gülecekler bize, hele bilseler ne badirelerden geçip bu günlere nasıl geldiğimizi. Soykırımlara sessiz kalan, beni ısırmayan yılan bin yaşasın diyen ve bile bile saldırgan darbecileri destekleyen, ortaklığımızın işgal edilmesini parmak kaldırarak onaylayan bu zavallı ödleklerin yüzüne de ben tüküreyim bari.