Uzun zamandan beri yazıyoruz, dünyayı güya idare eden ayar veren BMGK gadimici beşlisi, kendi çıkarları gereği dünyada anlaşmazlıkların ilelebet var olması ve sonrasında da çatışmaların savaşların yaşanması gerekeni yaparlar. Önce ülkenin yapısını incelerler, zayıf noktaları tespit ederler ardından ajanlarıyla fitne fesat yayarak halkı bölerler sonra da fitili ateşleyip bir birlerine kırdırırlar, sonra da güya durumu düzeltmek için bütün güçleriyle ülkeye dalarlar, demokrasi götürecekler yahut abilik yapacaklar diyerek. Diğer bir yöntem, komşu ülke ile diğerini çatıştırırlar, sonuçta da çıkarları neyi gerektirirse ülkelerden birini desteklerler birlikte diğer ülkeye saldırırlar. Siddin sene de o bölgeler hayır yüzü görmez, sürekli çatışma savaş kaderleri olur.
Özellikle seçtikleri ülkeler Müslüman ülkelerdir. Ortadoğu coğrafyası bu emperyal güçler için ve bu amaçlar için bire birdir, en müsait bölgedir. Bakın bakalım Hristiyan bir ülkede veya ülkelerde savaş var mı, kargaşa var mı. Kuzey Afrika’dan Orta Doğuya uzanan Arap ülkelerinde yıllardır kaos, çatışma, iç karışıklık, komşuyla savaş hep yaşanır, ne bitti ne de biter. Arap baharıyla bu Müslüman ülkelere güya Demokrasi götürecekler, refah yaşatacaklarmış. Gördünüz işte, yıllar önce başlayan Arap Baharında ne çiçekler açtı, ne ovalar yeşillendi, ne ağaçlar meyve verdi, ne insanların yüzü güldü. Aksine ağaçlar çiçekler ovalar, dereler nehirler kurudu, insanlar aç susuz kaldı perişan oldu, ağladı katledildi, taş üstünde taş kalmadı, göç etti yerinden yurdundan oldu, nereye kaçacağını şaşırdı, Akdeniz Arap mezarlığına dönüştü. İşte başta ABD, İngiltere ve Fransa’nın bu bölgelere getirdiği demokrasi ve insan hakları!!!!!!! Diğer gadimici Rusya hem Çin de, kendi bölgelerinde çıkarları ne ise o yönde farklı davranmaz.
Kıbrıs’ımızda da 1963’te Rumlar tarafından ENOSİS için başlatılan saldırılarda bu emperyallerin haberi ve izni olmaması mümkün değildir. Hele 1974 Yunanistan’da Cunta dönemi olduğu bir zamanda Kıbrıs’ta Cumhuriyete çok daha büyük ve doğrudan EOKA B ile Cunta’nın ortak darbe yapmadan önce bu ABD, İngiltere ve Fransa’nın haberlerinin olmaması mümkün müydü, göz yumdular teşvik bile ettiler. Türkiye’nin haklı ve meşru müdahalesine de fırsat verdiler. Savaş tam işlerine gelirdi, Mart 1964’teki BMGK 186 kararı bundan sonra daha çok işe yarar hale gelmişti. Kıbrıs sorununun ve çözümsüzlüğün uzaması adına 3 aylık kararın da uzatılması için zemin yaratılmış oldu.
Sorunun daha uzun süre devam etmesi sağlandı, zira sorun başlangıçta çatışma durumundaydı, uzatmalarla savaşa dönüştü, savaş sonrası da çok şeyler değişti, lakin 186’nın uzatılması değişmedi, çözümsüzlüğün devamı da. Adada çözüm olmaması için suçlular darbeciler en başından hep desteklendi, masum taraf cezalandırıldı, eeee bu durumda çözüm olasılığı tamamen ortadan kaldırılmış oldu. Suçlu daha çok istedi, masumdan hep taviz istendi cezaların baskısında. E böyle bir ortam çözümü asla getirmez, meğer ki mağdur taraf havlu atsın. Bu da olmayacağına göre çözümsüzlük ebedi.
O yüzden darbeciler AB’ne alındı, güya tüm Kıbrıs adına bu da bir iş karıştırmasıdır. Meseleye tavuk ayağı gibi başkaları da karıştırıldı, Arap Baharının parçası olan Kıbrıs da, sorun olarak da Arap saçına çevrildi. Rumlara, güya Türkiye korkusu salınır diğer taraftan ellerini kollarını sallayarak olanca güçleriyle adaya doluşulur, silahlar yardımlarla da Rumların gönlü alınır, fasulya gibi nimetten sayarak kırık kıçıyla koskoca ülkelerle askeri tatbikata da katarlar. İngiliz üsleri de takviyelerle dolup taşar, Savaş uçağı gemileri dahil ne varsa Kıbrıs’ımıza taşınır. Buradan da Demokrasi götürür, hem insan haklarıyla insanlık da götürür bombalarla füzelerle Gazze’ye, Lübnan’a, İran’a ve daha arkası gelecek olanlara. Yazın oracığa, bu güçler güzel adamızda da gadimicidirler, varsın bay Hristodulidis’in ağzı kulaklarına değsin, şimdilik. Bizim sol gösterip sağ vuran kesim de emirlerine amade el pençe divan dursun, saygı duysun itibar etsin.