1960 Kıbrıs Cumhuriyetinde Türkler-Rumlar eşit ortak olarak sadece merkezi yönetimde birleşiktik, öncesinde-sonrasında başka yönden hiç birleşik olmadık. 3 yıl 4 ay sürdü. Rumlarla bizim solcular yürür durur BM dayatmalarında yeniden birleşme diyor. Toplantılarda, gösterilerde, bayram seyranlarda, Slovak elçilerinin yılların nafile toplantılarında. Kıbrıs sorununu yaratanlar, çözümden kaçanlar hem neden kaçtıkları sanki bilinmiyormuş gibi.
Sanki çok birleşiktik da ayrı düştük ne maraz, ne gaile. Geçmişte hangi güzel günü yaşadık da onun hatırına birleşelim? Kan, ölüm, zulüm, ezgi-cefa, açlık-sefillik, endişe-korkudan başka, bunları unuttuk? Yaşamayan bilmez. Bazı çevreler bunları yapanları değil, mağdurları masumları Türkleri suçlarlar. BM kararlarına biat ederler. O BM ki, 61 yıldır haksızlıkların daniskasını Türk halkına yaptı ve yapmaktadır. Ortaklığımızı saldırgana verdi, Rumlar gibi Kıbrıs Antlaşmalarını-Anayasasını çiğnedi, AB de öyle. Saldırgana hep mükafat verdiler, bizi da haksız cezalarla kenara atıp yok saydılar. O yüzden koruyucumuz, kurtarıcımız Garantör Anavatanımıza ambargolar yaptırımlar, şantajlar yaparlar. İşte bu Adaletsizlerin haksız kararlarını Tanrı kelamı zannederler. Bilmeyen de sürekli yollarda meydanlarda yaptığımız eylemlerde-gösterilerde bize yapılan haksızlıkları ambargoları izolasyonları protesto ederiz zannedecek. Ne yazık ki bir günden bir güne BM-AB’ni protesto etmedik o da ayrı mesele.
Kıbrıs sorunu Aralık 1963’te yaratan Rumlardan Yunan Cuntası-EOKA darbelerine ses yok, unutturmak isterler silmek isterler tarih sayfalarından kara lekeyi. Kan dökülmesini önlemek, barışı sağlamak için meşru müdahalede bulunan Garantör Türkiye’nin 51 yıldır asayişi sağlamasına dış müdahale derler, işgaldir! Derler. İngiliz köşesine çekilir, halbuki gerçekleri en iyi bilendir, lakin üsleri Güneyde diye darbeci saldırganlardan yanadır. Türkiye müdahalesi olmasaydı nere gidecektik nasıl kurtulacaktık saldırgan darbecilerden? Sanki bizi çok isterlermiş gibi bizimkiler de bekler kucaklaşalım, hasret giderelim, onların deyişiyle Kıbrıs’ın misafirleri olarak, başımıza bombalar yağdırır kurşuna dizerlerken. Gene da Vatanı birleştirmek en birinci görevdir diyor bizim sol cenah. Kıbrıs’ın Yunan olduğunu bağıra bağıra söylerler hem Güneyde hem Yunanistan’da ama bizimkiler duymazdan gelirler ne hal ise. Vatanı birleştirmek dedikleri Kuzeyi de elimizden kapmaktır ama bizim zavallılar bilmezler.
EOKA’nın kuruluşunu, silahlı faaliyete geçmesini, kendilerine göre yapılan kahramanlıkları hem Güneyde hem Yunanistan’da hararetle kutladılar Türkiye karşıtı çirkin sözlerle. Yunanistan’da ilk ve orta dereceli okullarda da okutulacak EOKA’nın silahlı tedhiş hareketleri. EOKA kuruluş günü törenlerinde başkan Hristodulidis efendi konuştu. EOKA’nın kuruluş günü 1 Nisan 1955 hem Kıbrıs’ın hem Dünya Tarihinin Dönüm Noktasıdır, Kıbrıs Helenleri olarak nitelediği Rumların savaşçılıkları, örgütlenmeleri ve vatanseverlikleriyle dünya halklarını etkilediklerini, 1955-59 mücadele döneminin Yunan tarihinin destanları arasında yer almasını hak ettiğini, kahraman EOKA’’cılara karşı sorumluluklarımız vardır, miraslarına sadık kalacağız, vatanımızı kurtarmak ve yeniden birleştirmek sorumluluğumuz vardır diyerek, herkesi bütün bu mücadeleleri ve fedakarlıkları çocuklara ve yeni nesle anlatmaya çağırdı.
Ya biz ne yaparız bu aralar, bir baş örtüsü ile çırpınır dururuz, okulları kapatırız, Anavatan Türkiye’ye kürek kadar dil uzatırız, Hükümete, Bakanlara, Cumhurbaşkanına bol keseden veriştiririz, Güney ile hoş sohbet ikili etkinliklerle AKEL‘in 1981’deki 2 maddelik Genelgesine uygun olarak isgargaya girmiş sokan balığı misali habire döner dururuz. Utanılacak bir şeymiş gibi mücadele tarihimizi yıllardır çocuklarımızdan esirgeriz. Bir zamanlar Meclis Başkanı bayan ‘ Mücadele Tarihimizin meraklısı olan gitsin araştırsın bulsun okusun ‘ diye buyurmuştu. Güneyde ENOSİS kararları Meclislerinde tazelenir, okullarında okutulur kiliselerinde pekiştirilirken ve tüm partilerin AKEL başta olmak üzere tüzüklerinde ENOSİS kararları dururken.
Güney Kıbrıs’ın, AB’ni bile şaşırtan şekilde aşırı silahlandığını yazmaya gerek yoktur. Kaldı ki büyük ülkelerin desteğini ve garantisini de elde etmiş durumdadır, onlara denizde karada üsler verirken, adayı silah deposu ve savaş alanı haline sokmuşken, adada sayısız ajan kol gezerken, bizler kısır çekişmelerle zaman geçirir, ülkede kaos hat safhaya ulaşır, küfürlerle bütün değerlere hakaretler havada uçuşur, birlik beraberlik yerlerde sürünürken ve komşunun ekmeğine bal sürer, sağ duyudan eser kalmazken. Efendi Histodulidis’in kışkırtıcı saldırgan sözlerine, ELAM’ın ırkçı düşmanca kin ve nefret saçan küçük çocukların da yer aldığı bolca Yunan bayraklı eylemine, Yunanistan’da askerlerin çirkin sloganlarına bizdeki malum çevrelerin seyirci kalmasına şaşmamak lazım.
Gerek ülkemizde gerekse Anavatan Türkiye’de asayiş ve huzurun, birlik ve beraberliğin yara aldığı ve düşmanın değirmenine su taşındığı bu son dönemde Güney’de ve Yunanistan’da Türkiye karşıtı eylem ve söylemler boşuna değildir. Güneyin durmadan savaş helikopterleri ve çeşitli silah alımları ile savaş tamtamları da boşuna değildir. Tıpkı 1974’ün hemen öncesi gibi gene bitleri kanlandı. Arkalarında büyük güç olduğunda böyle horozluk taslarlar. Şimdi diyeceksiniz ki bütün Rumlar da ayni değildir, iyi de 1974 öncesi bir birlerini yerlerdi sağcı solcular, sonuçta büyük bir darbe oldu yaşadık gördük. Türkiye meşru müdahale edince sağcısı solcusu silahlanıp ayni mevziye girdiler bize karşı. Kavgaları ENOSİS’e ulaşma şekli ve zamanı üzerineydi.
Bana göre uygun zamanı kollarlar, hem üsler verdikleri ağalarından işaret beklerler, hade hazır özellikle bölgemizde belirsizlik, savaşlar, adaletsizlikler, soy kırımlar yaşanır BM ve O meşhur dillere destan Uluslararası Hukuklar bile yaptırımlara uğrar, tehditler şantajlar baskılar yaptırımlar havada uçuşur, masum insanlar her gün adeta zararlı böcekmiş gibi serbestçe katledilirken ve bu zulmün bu katliamın kınanması bile tutuklanmaya sebep olarak görülürken ve 200’e yakın ödlek ülke başını başka yana çevirir kulaklarını kapar, uyuz gibi kenara çekilirken.
Yahu bunlar, ENOSİS’in baş destekçisi, hem EOKA’nın kurucusu sorumlusu hem Başpiskopos hem Cumhurbaşkanı olan Makarios’a bile darbe yaptılar, öldürdük da dediler dünyaya, hem yerine de baş teröristi bile koydular, hem Kıbrıs Helen Cumhuriyetini kurduklarını ekranlarda dünyaya duyurdular, bizi mi sağ koyacaklardı Türkiye’miz olmasaydı? Ama ne yazık ki göğsünü gere gere GO HOME bile diyebiliyor ülkemizde serbestçe, işe gitmeyen maaşlı Devlet memuru alkışlarla. İşte geldiğimiz nokta bu. Bu yolun sonunu kurtuluş diye belleyenler buyursun yürüsün.
Cumhuriyeti ENOSİS için darbelerle yıkan, Anayasayı çiğneyip çiğneten, Türklerin ortaklığını işgal eden-ettirten, türlü felaketi yaşatan, ambargo koyan koydurtan, Garantileri istemeyen, Türkleri eşit görmeyen, en iyi Türk ölü Türk’tür ve Kıbrıs Yunan’dır diyenlere yamalanmamız için içte ve dışta yapılan dayatmalara boyun eğip kendi ellerimizle ipi boynumuza geçirecek değiliz. Kendimize gelelim, hata yapma lüksümüz yoktur, şansımız da yoktur, dönüşü da yoktur.
Buradan Hristodulidis efendiye teşekkür ederim, adam açıkça söylüyor gizlisi yok. EOKA der, Türkiye dışarı der, garantileri istemez, Türkleri eşit olarak görmez, varlık konusu olmamıza bile şiddetle karşı, çocuklara yeni nesle ENOSİS’i EOKA’yı anlatmak için herkese çağrı yapar, eeee pek tabii 15 Temmuz 1974 Yunan Cuntası- EOKA darbesine de açıkça selam durur haliyle, ELAM da ayni. AKEL gibi arkadan dolanmazlar, iki taraflı oynamazlar Öyle değil mi Yunanistan Avrupa Milletvekili bayan Afroditi Latonopulu? Dünyada eğer ADALET olsaydı Kıbrıs sorununu yaratan Yunanistan ve Kıbrıs Rumları yetkilileri hala hapishanelerde sürüneceklerdi, mükafat almak yerine. O darbeleri asla silemezsiniz.