Aşağıdaki yazıyı 21.01.2022 tarihinde yazdım, yayınlandı. Tekrar yayınlanmasında yarar gördüm.
İki Federalci Başkanın korkunç tavizleriyle içi boşaltılmış uyduruk sözde Federasyonla birleştirilmek istendiğimiz eski ortağımızın kimler olduğuna bakalım. Nisan 1955’te İngiliz yönetimine ardından Türklere karşı ENOSİS için silahlı mücadeleye girişen, birçok Türk ve karma köyden Türkleri göç ettiren, onlarca Türkü katleden, 16 Ağustos 1960’ta Türk-Rum ortaklığında kurulmuş olan KC anlaşmasına, Cumhurbaşkanı Makarios daha ilk günlerde ‘Enosis’e sıçrama tahtasıdır’ dedi. Üç yılın sonunda Aralık 1963’te ENOSİS için Türkleri bir gecede AKRİTAS planıyla imha etmek için silahlı saldırılarla Devleti işgal ederek Türkleri Devletten kovanlar, 103 köyden ikinci defa göç ettirenler, saldırmadık Türk bölgesi bırakmayanlar, çadır-baraka-mağaralarda abluka altında ilkel koşullarda yıllarca ambargolarla, saldırılarla yok etmeye çalışanlar, yüzlerce masum Türkü katledenler, terk edilen mallarını talan edenler, tepe tepe kullananlar, adaya yasa dışı yirmi bin Yunan askeriyle gemiler dolusu silah-cephane sokanlar, ikinci ve kesin ENOSİS için ikinci büyük darbenin hazırlığı maksadıyla Polis Karakollarını her gece bombalayanlar, 15 Temmuz 1974’te ENOSİS için İFESTOS adlı Türkleri imha planı gereğince EOKA B terör örgütünün Yunan Cuntasıyla birlikte Kıbrıs Cumhuriyetine! ikinci darbeyi yapanlar, Cumhurbaşkanlığı sarayını tanklar toplar havanlar ağır silahlarla darmadağın edenler, Kıbrıs Cumhuriyetini yıkarak yerine ‘Kıbrıs Helen Cumhuriyetini’ ilan edenler, Makarios’u öldürdük diyerek yerine terörist başı Nikos Sampson’u dahi atayanlar, akabinde silahlarını Türklere çevirenler.
BM arabuluculuğunda yarım asırlık görüşmelerde çözüm planlarını Referandum dahil sürekli reddedenler, Türklere azınlık teklif edenler, Garantilerin kalkmasını, Türkiye’nin adadan gitmesini şart koşanlar, Veto hakkımızı reddedenler, doğal gaz faaliyetlerinde Türkleri saf dışı bırakanlar, ambargolar uygulayıp uygulattıranlar, 1974 öncesinde Türklere yaptıklarını inkar edenler, Meclislerinde ENOSİS kararını tazeleyenler, okullarında okutanlar, kiliselerinde pekiştiren,ler, AKEL marifetiyle Türkleri ikiye bölenler. İşte kısaca yazılanlar hem birleşeceklerimizi hem bunu bize empoze etmek isteyenleri ortaya koyan gerçeklerdir.
Ve bunların hangisine güven duyabilir insan ve ne yazık ki karşımızdakiler bunlar. Tencere kapak. Ve bizim Federalci geçinenler bu gerçekleri görmezden gelip sanki hiçbir şey olmamış gibi baskılara rahatça boyun eğerler, hatta haklı olduklarını bile savunurlar, haksız isteklerine dünden razıdırlar. Türk Halkının bunca yıl haksızlıklara karşı her iki tarafla da mücadele etmek zorunda bırakıldığından bile umurları değil. Sanki müstahakkımız imiş gibi baskı ve haksızlıklardan kurtulmayı, Rumların hem destekçilerinin isteklerini kabul etmemize bağlayabiliyorlar. Kıbrıs sorununda tamamen haklı ve mağdur olmamıza rağmen, BM-AB’nin oldubittilerine itibar ediyorlar.
Bizi sözde Federasyonla darbeci saldırganlarla ortaklık Cumhuriyetini işgal edenlerle zorla birleştirmek isteyenlere de bakalım. Kıbrıs sorununu Rum-Yunan’ın başlattığını, tarihini, amaçlarını bildikleri halde; ortaklık Cumhuriyetine iki defa darbe yapanlara, Türklere yapılanları bildikleri halde saldırganlara BMGK hukuk dışı oldubitti 186 kararıyla Mart 1964’te Cumhuriyeti haksızca teslim edenler, yargısız infazla Türkleri yıllardır cezalandıranlar, çözüm planlarını reddeden suçluları mükafatlandıranlar, çözümsüzlüğün sürmesine sebep olanlar, Türklere hata yapmaları için baskı yapanlar, Türklere yardım eden savunan Türkiye’ye şantaj-baskı-yaptırımlar uygulayanlar, Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarını, Anayasa Hukukunu çiğneyerek ayrıca ve kendi ilkelerine ters düştüğü halde darbeci işgalci saldırgan suçluları tüm Kıbrıs adına AB’ne üye alanlar, çözümsüzlüğe kördüğüm atanlar, Türkleri yok sayan taraflı-adaletsiz emperyaller.
Gerçekler ortadayken Rumlarla birleşerek halkımızı yeniden geçmişin kaos dolu karanlık yıllarına, çıkmaz yollarına sürüklemeyi kurtuluş diye pazarlayan sözde Federalciler; bizi haksızca cezalandırıp haklarımızı suçlulara işgal ettiren, cezalarla baskılarla vaatlerle hata yapmamızı zorlayarak haksızlıklarını örtmeyi amaçlayan BMGK-AB’nin oyunlarına alet olan, haksız kararlarını Tanrı Kelamı addedip biat ederek Garantilerin kaldırılmasına, Türkiye’nin adadan gitmesine çanak tutması, geminin rotasını Güneye çevirerek Anavatanla yürüttüğümüz Milli Davamızın yolundan sapması, eşit Egemenlik yerine azınlığı yeğlemesi, AKEL ile kol kola girmesi, Türkiye ve Devletimize karşı çirkin sözlerle düşmanca tutumlarla saldırması, BMGK-AB yanında birleştirme sevdalısı olarak yerini almaktadır. 1960’ta daha uygun koşullarda birleşiktik de başımıza gelmeyenin kalmadığı, anlaşmayı bozarak Cumhuriyeti darbelerle yıkan suçluların mükafatlandırıldığı, suçsuz Türklerin hala cezalı tutulduğu ortadayken.
İstedikleri Federasyon gerçekleştiği takdirde; iki toplumluluk iki kesimlilik karmaya dönüşecek, sabitleştirdikleri nüfusumuzla, Garantiler-Türkiye yok, ENOSİS’ten ödün vermeyen Rum-Yunanla iç içe, AB Birincil hukuku, dönüşümlü başkanlık, eşitlik, Vetomuz yok, dördüncü göç, toprak tavizi, 1 Türk’e 4 Yunan’lı, dolaşım-yerleşim-iş kurma-mal alma serbest. Rum-Yunan kucağında hüsranla. Dönüşü yok, keşkeleri bol. İşte birleşeceklerimizle birleştiriciler. Referandum öncesinin-sonrasının tekrarı. Hata şansımız yok.
Yolunu şaşırmış kimi boykotçuların, seçim sonuçlarının irademizi yansıtmayacağı safsatasına dair şikayet mektubunu BMGS’ne göndermesi, seçimlerimize müdahaleyi çağrıştıran, halkımızı arkadan hançerleyen, Davamıza-Devletimize saldırıyla seçimlere gölge düşürme amaçlı rutin provokatif davranıştır, ne cüret? Teslimiyetçilerin paçaları tutuşmuştur.
Ulusunu-Davamızı-Anavatanımızı inkar edenlerin, Güneyde seçimlere ve Türkiye-KKTC karşıtı eylemlere katılanların, fitne-fesatla Anavatanla aramızı bozmaya çalışanların yolu ENOSİS’e çıkar. Manzara ortadadır, Rumlarla ortak sandığa, AKEL’den adaylık, AKEL’e oy, emsali var, boş vaatleri süsleyip gemiyi götürmek istedikleri liman budur, boyunduruktur-yamadır. Bir tarafta emsalleriyle sahte vaatlerle yok oluş, diğer yanda Egemenlikte varoluş. Keşkeleri yaşamama, neye layık olduğumuza karar verme günü işte bu gündür. Haydi sandığa. Ya istiklale, ya esarete.(Yazının sonu)
Parantez açalım. Sn Erhürman, Ya Federsyon ya eşit egemen iki devletli çözüm demek yerine ya Federasyon ya çözümsüzlük demek doğru olandır diyor. Sayın parti Başkanı ve dolayısıyla partisi taaa ezelden O meşhur, o çok itibarlı, o çok tarafsız, o çok adaletli, o çok güvenilir, o çok saygın BMGK’nin kararlarını Tanrı kelamı gibi doğru ve yerinde kabul eder, ettirmek ister savunur durur. Demek ki, 4 Mart 1964’te 186 sayılı kararı da çok adaletli ve yerindedir, Kıbrıs Cumhuriyetinin tek egemeni ve meşru yönetimi olarak Rumları kabul etmesi, Cumhuriyetin ortağı Türkleri de asi olarak görmesi tamamdır, yerindedir, adildir ve tartışılmazdır. Türkler aleyhine Hukuk dışı oldubitti yargısız infaz kararları, baskı ve yaptırımları da müstahaktır. BMGK gadimici beşlisinden ABD, Fransa ve İngiltere’nin inanılmaz destek ve yardımları, bu güçlerin diğer ülkelere de ayni doğrultuda hareket etme baskıları ve Türklere de haksız cezaları ve çifte standart insanlık dışı muameleleri, dünyadan izole ambargolar altında bir kenara atılması uygun ve revadır demek.
Demek ki BMGK öyle bir yetki sahibidir ki Uluslararası Antlaşmaların da üstündedir, bu antlaşmaları ve Cumhuriyet Anayasasını da yırtıp çöpe atma yetkisi ve hakkı da vardır. Sonra da kendilerinin belirledikleri ortaklardan birine diğerinin ortaklığını iki dudak arasından hediye etme hakları da vardır, ondan sonra da antlaşmalarını çiğnediği Cumhuriyeti kaba güçle de olsa yaşatabiliyorlar. Sonra da gidip sözde bağımsız konu ülkeye olanca savaş uçağı, savaş gemisi, asker füze vs yığınak yapıyor, savaşa katılıp savaş alanı haline getirebiliyor. Güya 3 aylığına aldığı haksız kararı 727 ay gibi uzun bir zamana uzatmalarla yayabiliyor. (60 sene 7 ay) Bu gadimicilerin hazırladığı çözüme en yakın Planın Referandumunda reddeden tarafa saygı duymakla kalmayıp desteğini sürdürüyor, ama kabul eden tarafa ise haksız cezaları devam ettiriyor, diğer ülkelerce de buna uyulmasını sağlıyor. Hatta tek taraflı AB’ne alınmasına da destek veriyor. O MEŞHUR ÇOK SAYGIN ULUSLARARASI HUKUK ORGANİZASYONLARI DA BUNA SEYİRCİ KALIP AYAK UYDURUYOR, ONLAR DA TÜRK TARAFINA AHKAM KESİYOR. İşte böyle Sn Erhürman ve Partisi, geçmişte haksızlıkla mücadelede öncü olan tutum davranış ve ilkelerini ne yazık ki günümüzde haksızlıklara boyun eğme biat etme modunda sürdürmektedir. Dolayısıyla, Kıbrıs Cumhuriyetine dünya önünde iki kere büyük darbe yapan Cumhuriyet ortaklarından Rumlar, o gün bu gündür Cumhuriyetin egemenliğini ve yönetimini işgalde tutuyor, Türklerin eşit ortaklığına da çöreklenmeyi.
Sayın Erhürman, eşit egemen iki devletli çözümü Rumlar da BMGK de kabul etmez, o yüzden çözümsüzlük demektir diyor. İyi de öyle bir Federasyon da teslimiyettir, Türklerin sonudur diyorum ben de, bu güne kadar Türklere yapılanları alt alta koyup toplarsanız Türkleri bekleyen felakettir. Hele Türkiye Garantisi yoksa, bütün Kıbrıs bize verilse de hiç fark etmez. Bir olumlu oy ne ki, Veto hakkımızın yanında sıfırdır, Rumlara 11 oy çıkar bu gidişle bizden. Kaldığı yerden başlamalı deniyor, eeee bizim aldığımız daha bir şey yok ki, solcu Başkanlar ‘Biz sonunda alacağız’ dedilerdi, kaçın kaçını, alacağız, bir şey kalmadı ki vere vere. Unutmayalım ki Kıbrıs meselesinde bizler haklı tarafız, suçlular açıkça bellidir. Ama Sayın Erhürman’ın tutumu maalesef suçlu tarafmışız gibi. Bizim yerimizde her kim olsa asla birleşmek istemez, hele bu şartlarda.