Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkan Adayı Hasan Taçoy, Ulusal Birlik Partisi’nin mevcut siyasal partiler içindeki herhangi bir parti olmadığını belirterek, “Dar bir grubun kendi şahsi çıkar ve hevesleriyle kurulmuş bir parti hiç değildir. Bu demokratik yarışta sizlerin desteği, kararı ve inancıyla ben de varım.” ifadesini kullandı.
UBP Genel Başkanlığı’na seçilecek kişinin aynı zamanda ülkeyi yönetmeye de aday olduğunu kaydeden Taçoy, seçilecek kişinin yalnızca parti içi sorunları ve çözümleri değil aynı zamanda KKTC’nin ve Kıbrıs Türk halkının temel sorunları konusunda tespitleri ve çözüm önerileri de olması gerektiğini belirtti.
Taçoy, “Partimizi ilk genel seçimlerde birinci parti yapamazsam, iktidar yapamazsam hemen o gece istifamı vereceğim.” diye konuştu.
UBP Genel Başkan Adayı Hasan Taçoy, vizyon ve hedeflerini “Manifesto Tanıtım Etkinliği” ile açıkladı.
Concorde Tower Otel’de bu sabah yer alan etkinliğe UBP Milletvekilileri Yasemi Öztürk, Ali Pilli, Hasan Küçük ve basın mensupları katıldı.
Taçoy, “Siyasal ve kamusal alanda değişim zamanı, yolsuzluk algısının önlenmesi, siyasete ve devletimize olan güvenin yenilenmesi, gerçekçi ve dinamik dış politika, kendi ayakları üzerinde duran güçlü ekonomiye geçiş, tarım ve hayvancılığa tam destek verilmesi, yeşil ekonomiye geçiş ve dijital dönüşüm, ailelerin ve kadınların güçlendirilmesi, kamusal sağlık sistemi için reform süreci başlatılması, enerjide kalıcı çözüm için harekete geçilmesi. eğitim ve öğretmenlerimiz geleceğimizdir, devlet olmak nüfusu tanımak demektir.” ifadelerin yer aldığı manifestosunda bazı konu başlıklarına değindi.
TAÇOY: “ULUSAL BİRLİK PARTİSİ, MİLLİ DAVANIN BİZZAT KENDİSİDİR”
Taçoy, “Manifesto Tanıtım Etkinliği”nde yaptığı konuşmasında Ulusal Birlik Partisi’nin 23. Olağan Kurultayı’nın 21 Eylül’de gerçekleşeceğini ve partinin 13. Genel Başkanı’nı ve yeni yöneticilerini seçeceğini kaydetti.
Taçoy, “Ulusal Birlik Partisi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ve Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesi içinde doğmuş, kökleri şanlı Türk Mukavemet Teşkilatı’na dayanan, Kıbrıs Türkü’nün haysiyet ve özgürlük direnişinin, milli kimliğinin, anavatan Türkiye’mizin ayrılmaz bir parçası ve milli davanın bizzat kendisidir.” dedi.
“UBP demek, Kıbrıs Türkü demektir, KKTC demektir, Anavatan Türkiye ve Türk halkıyla sarsılmaz tarihsel bağlar demektir.” ifadelerine yer veren Taçoy, şöyle devam etti:
“UBP demek, ulusal özgürlük, bağımsızlık ve egemenlik yolunda hayatlarını feda eden, şehitlerimiz, gazilerimiz demektir. UBP demek, Kıbrıs Türkünün milli direnişini başlatanlar Dr. Fazıl Küçük, ilk Genel Başkanımız ve kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş ve dava arkadaşları demektir. UBP demek, 1571’den, 1974’e ve bugüne Kıbrıs’ı, bu toprakları vatan yapan, devletimizi ve milletimizi güçlendirmek için çalışan, girişimcisi, esnafı, çiftçisi, köylüsü, memuru, öğretmeni, akademisyeni, doktoru, eczacısı, işçisi ve kadınlarıyla bütün insanlarımız demektir. Ulusal Birlik Partisi işte böyle bir partidir.”
“13 YAŞINDAYKEN PARTİNİN İLK SEÇİM BROŞÜRLERİNİ DAĞITARAK BU MÜCADELENİN İÇİNDE YER ALDIM”
Bundan yarım asır önce, 1975’te, UBP’nin kuruluşunda, Terzi Yusuf’un oğlu olarak Zafer Sineması’nda yapılan ilk kurultayında kendisinin de olduğunu kaydeden Taçoy, henüz 13 yaşındayken bisikletle sokak sokak, dükkan dükkan, ev ev dolaşıp partinin ilk seçim broşürlerini dağıtarak bu mücadelenin içinde yer aldığını belirtti.
“1993’te Lefkoşa Gençlik Kolları Başkanlığı’na seçildim. 1999’da Lefkoşa İlçe Başkanlığı’na ve 2018’de Genel Sekreterlik görevine layık görüldüm. Bu parti beni defalarca milletvekili ve bakan yaptı. Vatanıma ve Kıbrıs Türk halkına hizmet etme imkânı verdi. Lefkoşa’da küçücük bir dükkânda alın teriyle ailesinin geçimini sağlayan babamın ve annem Sevilay Hanım’ın oğlu olduğumu asla unutmadım ve çocuklarıma da unutturmadım.” diye konuşan Taçoy, bugün Terzi Yusuf’un oğlu olarak yarım yüzyıllık bir mücadelenin ardından karşılarında olduğunu söyledi.
“BİZİM İÇİN MİLLİ DAVA YALNIZCA KIBRIS MESELESİ DEMEK DEĞİLDİR”
Taçoy, “Bizim için milli dava yalnızca Kıbrıs meselesi demek değildir. Kıbrıs meselesinin çözümü için sayısı az ancak sesi çok çıkan kimilerinin yaptığı gibi 1960’ta bir ortaklık devleti olarak kurulmuş Kıbrıs Cumhuriyeti’ne el koyan Rum tarafına boyun eğmek de değildir. Kıbrıs sorununun çözümü noktasında Kıbrıs Türk halkı kendisine koşul dayatmadan uzatılan her eli sıkmaya ve görüşmeye her zaman hazır oldu. Bugün de öyledir. Ancak mevcut durum da ortadadır.” şeklinde konuştu.
Haziran 1968’den bu yana Rum tarafıyla yapılan görüşmelerin hiçbirinden sonuç alınamadığını ifade eden Taçoy, “Soruyorum; Annan Planı referandumunun üzerinden tam yirmi yıl geçti. Ne değişti? Buse Savaşkan gibi gurur kaynağımız, başarılı, gencecik evlatlarımızın, bırakın KKTC bayrağı altında olimpiyatlarda yarışmasını, bağımsız sporcular listesinde yer almasına dahi engel olan ve bunu siyaset zanneden çağ dışı, köhne bir anlayışla Kıbrıs meselesi çözülebilir mi? Bunu vurgularken tam da Rum kesiminin istediği gibi bir içe kapanmadan da asla söz etmiyoruz.” ifadelerine yer verdi.
KKTC olarak, uluslararası ilişki ağının güçlendirilmesinin, her türlü dış temasın ve kurulan her yeni ilişkinin önemli olduğuna inandıklarını kaydeden Taçoy, hem Rum tarafı hem de AB ve BM ile mevcut sorunun çözümüne yönelik girişimlerde “pasif değil aktif” olunmasının öneminin de farkında olduklarını belirtti.
“BU RUH TMT’NİN RUHUDUR. BU RUH ULUSAL BİRLİK PARTİSİ’NİN RUHUDUR”
Taçoy, kendileri için milli davanın, anlamını yitirmiş içi boş sloganlar değil, Kıbrıs Türkünün ve devletinin özgür, bağımsız ve refah içinde gelişimini sağlayarak, çocukların geleceğine ve vatana sahip çıkmak olduğunu söyledi.
“Milli dava için örnek aldıklarımız, örtülü veya açık baskılarla, milletin kesesinden ulufe ve makam dağıtarak, koltuk derdine düşenler değil, Erenköy’de, Gönyeli’de, Baf’ta Kıbrıs Türkünün olduğu her yerde mücahitlik yapan ve bu yolda hayatlarını feda etmekten çekinmeyen kuşaklardır.” diyen Taçoy, bu ruhun TMT’nin ruhu, Ulusal Birlik Partisi’nin ruhu olduğunu vurguladı.
Bu vatanı daha zengin, daha güçlü ve daha mutlu bir ülkeye dönüştürecek olan yeniden dirilişin kökünün bu ruhta olduğunun altını çizen Taçoy, “Ulusal Birlik Partisi’nin Genel Başkanlığına adaysam işte bu yüzden adayım. Bu ruha ve köklerimize olan bağlılığımla, inancımla adayım.” şeklinde konuştu.
KKTC’nin kurucu partisi olan UBP’nin bugün yapılan kamuoyu yoklamalarında birinci parti görülmediğini ifade eden Taçoy, yaşadıkları ekonomik sıkıntılar ve hayat pahalılığı bir kenara konulduğunda bile yolsuzluk ve kayırmacılık algısıyla siyasi partilere, siyasetçilere ve hükümete olan güvenin en alt seviyede olduğunu belirtti.
Taçoy, “Önümüzdeki iki yıl içinde üç ayrı seçimle karşı karşıyayız. Hepimiz için özeleştiri yapma zamanı gelmiş ve geçmektedir. Hepimiz biliyoruz ki işler iyi gitmemektedir. Bunların nedenlerini bulmak, hep birlikte çözüm üretmek ve bunun için birlikte çalışmak zorundayız. Bugün, KKTC’nin en büyük, en köklü ve en yaygın örgütlenmesine sahip partisi olan UBP, özellikle gençler ve kadınlar arasında oy kaybı yaşamaktadır. İlçe merkezlerinde seçmen tabanımız giderek erimektedir.” diye konuştu.
En son yapılan mahalli seçimlerde alınan sonuçların ve ardından yapılan ara seçim sonucunun bunun açık örnekleri olduğunu belirten Taçoy, “KKTC’nin en büyük üç ilçesinde; Girne’de, Lefkoşa’da ve Gazimağusa’da seçimleri büyük farklarla kaybetmedik mi? Aynı yılın hemen başında yapılan genel seçimlerde oy oranımızı ve milletvekili sayımızı artırarak birinci parti olmuştuk. Ancak üzerinden henüz bir yıl dahi geçmeden yapılan yerel seçimlerde geriye düştük.” ifadelerine yer verdi.
“BUNUN SORUMLUSU UBP ÜYELERİ MİDİR?”
“Hadi bu bir kazaydı, ‘şoför hatası değildi’ diyelim. Peki geçtiğimiz yıl yapılan ara seçimdeki durumu neyle açıklayacağız?” diye soran Taçoy, şöyle devam etti:
“Bugün yapılan birçok araştırmada gördüğümüz olası bir seçimde partimizin mevcut gücünü koruyamayacak olmasını neyle açıklayacağız? Bunun sorumlusu UBP üyeleri midir? UBP’ye gönül veren seçmenler midir? Tabii ki değildir. Ne her seçimde sokak sokak, ev ev, köy köy, mahalle mahalle dolaşan, canla başla çalışan UBP’li kardeşlerim ne de Kıbrıs Türk halkı bunun sorumlusudur.
Bunun tek sorumlusu genel başkanlık ve başbakanlık koltuğunda oturan sayın Ünal Üstel’dir.
UBP isimli bu büyük ve köklü geminin kaptan köşkünde kendisi oturmaktadır. Hiç lafı dolaştırmaya, eğip bükmeye gerek yok. Eğer gemi bir türlü gitmesi gereken hedefe doğru yol alamıyorsa bunun sorumlusu bellidir ve o kişi de şu anda genel başkanlık koltuğunda oturan sayın Üstel’dir. Ama şimdi bakıyoruz, sayın Üstel iktidar ve istikrar deyip duruyor. Hangi iktidar? Hangi istikrar diye sormamız gerekmiyor mu?”
Partililere seslenen Taçoy, Ulusal Birlik Partisi’nin Ünal Üstel ile yaklaşmakta olan seçimleri kazanamayacağını savundu.
Mevcut gidişin böyle devam etmesi durumunda Üstel’in idaresinde bırakın tek başına iktidar olmayı, partinin birinci parti olmasının bile zor olacağını öne süren Taçoy, kendisinin bu konudaki geçmiş tecrübelerinin ortada olduğunu kaydetti.
Ülkenin yönetiminde kötüye gidiş olduğunu savunan Taçoy, Başbakan Üstel’in kendisine altın tepside sunulan tarihi bir fırsatı heba ettiğini ve hem ülkeyi hem de partiyi hakkıyla yönetmeyi beceremediğini ileri sürdü.
Taçoy, “Halkımıza soruyorum; bugün mevcut durumdan memnun olan var mı? Marketteki, çarşıdaki, pazardaki fiyatlardan memnun musunuz? Elektriklerin böyle sürekli kesilmesinden, evinize, dükkanınıza gelen elektrik faturalarından memnun musunuz? Sağlık sisteminden, eğitim altyapısından memnun musunuz? Çiftçilerimiz, hayvancılarımız mazotun, yemin, gübrenin fiyatından memnun mu? Esnafımız, girişimcimiz, sanayicimiz, inşaatçılarımız durumlarından memnun mu? Gençlerimiz, ailelerimiz, çalışanlarımız, memurlarımız, öğretmenlerimiz memnun mu? UBP’li kardeşlerime soruyorum; partimizin mevcut gidişatından memnun musunuz? Eğer bu kurultayı milat kabul edip, bizler kendimize çeki düzen vermeye başlamazsak, halkımızın beklentilerini karşılayabilir miyiz?” şekinde sorular yöneltti.
“İLÇE, MAHALLE VE KÖY ÖRGÜTLENMEKLERİNİ YENİDEN GÖZDEN GEÇİRMEK DURUMUNDAYIZ”
İlçe, mahalle ve köy örgütlenmelerini yeniden gözden geçirmek durumunda olduklarını belirten Taçoy, “Eğer partide tabanın sesine kulak vermeyen bir yönetim varsa vatandaşımızın, Kıbrıs Türk halkının sesine kulak verebilir mi? Partide oluşan gruplaşmaları engelleyemeyen bir yönetim, ülkenin birlik ve beraberliğini sağlayabilir mi? UBP’nin mali açıdan güçlendirilmesi ve parti harcamalarının şeffaf bir biçimde yapılması gerekmiyor mu? Kendimizi kandırarak hiçbir yere varamayız.” dedi.
Taçoy, son on yılda 16 hükümetin iş başına geldiğini, sadece son dört yılda UBP liderliğinin 4 kez değiştiğini belirterek, “Kimilerinin bugünlerde dillerinden düşürmedikleri istikrar böyle bir şey midir? Birilerinin şahsi çıkar ve koltuk sevdasının üstünü istikrar diyerek örtebilir miyiz? Onların geleceği böyle bir sözde istikrara bağlı olabilir ancak UBP’nin ve Kıbrıs Türk halkının geleceği böyle bir istikrara asla bağlı değildir.” diye konuştu.
“Hiç kuşku yok ki, bugün bir ülke, bir toplum ve devlet olarak, anavatanın da tam desteğiyle bundan 50 yıl öncesine göre her alanda çok ilerde bir noktadayız. Her şeyden önce artık 50 yıla ulaşan bir devletimiz vardır. Çalışkan ve aktif bir girişimci sınıfımız, nitelikli bir insan kaynağımız ve alt yapımız vardır. Tüm bunların gerçekleşmesinde bu 50 yılın büyük bölümünde iktidar olan Ulusal Birlik Partisi’nin emeği vardır. Ancak hepimiz biliyoruz ki; KKTC, nitelikli insan gücü, eşsiz coğrafyası ve bölgesel konumuyla mevcut durumdan çok daha zengin, gelişmiş ve güçlü bir noktada olabilirdi.” diyen Taçoy, bugün ekonomide yaşanan sıkıntıların büyük bölümünün yıllardır Kıbrıs Türk halkına haksızca, adaletsizce dayatılan izolasyonlardan kaynaklansa da önemli bir bölümünün bu ülkeyi yönetenlerin sorumluluğu olduğunu söyledi.
“EKONOMİMİZİN İÇİNDE BULUNDUĞU MEVCUT DURUM SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİLDİR”
Yaşadıkları bütün sorunların ne zaman ve nasıl olacağını bugünden bilmedikleri belirsiz bir gelecekteki “Kıbrıs meselesinin çözümüne” bırakmanın ve çözemedikleri her soruna bu gerekçeyle bahane bulmanın Kıbrıs Türk halkına hiçbir faydası olmayacağını belirten Taçoy, şöyle devam etti:
“Bizim iddiamız şudur; değiştiremeyeceğimiz, gücümüzün ötesine geçen dış etkenleri bir kenara bıraksak dahi içerde yapabileceğimiz, düzenleyebileceğimiz ve düzeltebileceğimiz çok ama çok şey vardır. Yeter ki şahsi çıkar ve rant alışkanlığından uzaklaşarak; siyasi, ekonomik ve toplumsal ortak faydayı çoğaltacak bir değişimin önünü açabilelim.
İyi eğitimli gençlerimizin geleceklerini yurt dışında aramaya başlamalarından sağlığa, alt yapıdan hepimizi canından bezdiren elektrik kesintilerine ve hayat pahalılığına kadar pek çok alanda, sorunlarla karşı karşıyayız. Ancak biraz geriye çekilip büyük resme baktığımızda acil, düzeltilmesi ve geliştirilmesi gereken birbirinden farklı büyüklü küçüklü bütün sorun başlıklarına temas eden üç temel alan olduğunu görüyoruz. Bunlardan birincisi ve en önemlisi geniş anlamıyla ekonomidir. Açık ve net söyleyelim; ekonomimizin içinde bulunduğu mevcut durum sürdürülebilir değildir.”
Mevcut iş yapış şekilleri, verimlilik ve bunlara bağlı olarak gerçekleştirdikleri üretimin katma değer miktarının da düşük olduğunu belirten Taçoy, “Anavatan Türkiye gibi dev bir ekonomi ve dev bir nüfusla yan yanayız ancak mal ihracatımız 100-150 milyon dolar seviyesindedir. Rum tarafında bu miktar yaklaşık 4.5 milyar dolardır.” dedi.
Ekonomide neyin yapılması gerektiğine dair bir ana fikir dahi yoksa hiçbir şeyin doğru yapılamayacağını ifade eden Taçoy, sürdürülebilir, gerçekçi ve büyüme odaklı orta vadeli bir kalkınma eylem planının ilgili tüm taraflar ve uzmanlarla bir araya gelerek hemen hazırlanmasının gerekmekte olduğunu vurguladı.
Taçoy, “Sözde projeler peşinde koşmak yerine, Kıbrıs Türk halkının yaşam kalitesini yükseltecek, ayakları yere basan, faydası yüksek ve gerçekleşmesi mümkün proje ve girişimlere imkân verilmelidir. Ülkemiz ekonomisinde en yüksek katma değeri oluşturan ve dünyayla bütünleşmemizde büyük fayda sağlayan turizm ve yükseköğretim alanlarında yeni bir bakış açısı ortaya koymalıyız. Turizmi, yılın on iki ayına yayıp, çeşitlendirerek, kalite ve rekabet edebilirliğinin arttırılmasına çalışmalıyız.” şeklinde konuştu.
“YÜKSEKÖĞRETİM ALANINDA KARŞILAŞILAN YANLIŞLARIN ÖNÜNE GEÇİLMELİ”
Yükseköğretim alanında son dönemde karşılaşılan yanlışların önüne geçilmesi ve üniversitelerin kalitesinin yükseltilmesi gerektiğine değinen Taçoy, bu iki temel sektöre bağımlılığı azaltacak yeni alanların belirlemesi ve bunlara yönelik desteklerin hayata geçirilmesi gerektiğini belitti.
“İhracatımızı arttırmanın yegane yolu başta anavatan Türkiye olmak üzere bölgesel açıdan yakın büyük pazarlara mal satabilmeyi gerçekleştirecek girişimlerin sonuçlandırılmasıdır. Anavatan Türkiye’den gelen suyun ve diğer su kaynaklarımızı en yüksek fayda sağlayacak şekilde tarımsal üretimde kullanmak için gerekenleri hızla tamamlamalıyız.” ifadelerine yer veren Taçoy, bunun yalnızca çiftçi ve hayvancılık yapanlara olan bir borçları değil aynı zamanda halkın canını yakan enflasyonunun dizginlenmesi için de öncelikli konulardan biri olduğunun altını çizdi.
Ekonominin kayıt altına alınması, yolsuzluk algısının ortadan kaldırılması, vergi sisteminde reforma gidilmesi ve giderek artan beyin göçünün önlenmesine yönelik hemen harekete geçilmesi gerektiğini dile getiren Taçoy, bu konuların enerji alanında yaşadıkları sorunlar gibi Kıbrıs Türkü’nün refahını doğrudan etkileyen ve ekonomiyi sıkıştıran başlıklara dönüştüğünü ifade etti.
Elektriklerin hemen her gün kesildiği, enerji fiyatlarının sürekli yükseldiği bir ortamda ekonominin istikrarla büyümesi beklenemeyeceğini belirten Taçoy, sözlerine şöyle devam etti:
“Ekonomi dışında bir diğer temel başlık, siyasal alan ve devlet kapasitesinin geliştirilmesidir. Ülkemizdeki verimlilik sorunundan kamu da etkilenmektedir. Bunca yıldır her toplantıda dile getirilen; ‘vizyoner liderlik’, ‘katılımcılık’, ‘şeffaflık’, ‘denetlenebilirlik’, ‘liyakate dayalı yönetim’ gibi ilkelerin ne kadarının uygulanabildiği hepimizin malumudur. KKTC’nin devlet kapasitesinin arttırılması ve siyasal sistemin daha verimli çalışabilmesi için şapkayı önümüze koyup düşünme zamanı gelmiştir.
Kamu sektörümüzü Kıbrıs Türk halkının beklenti ve taleplerini çağın koşullarına göre karşılayacak, memurlarımızın daha mutlu ve kendine güvenli biçimde çalışacağı hale getirmek durumundayız.
KKTC’nin ve Kıbrıs Türk halkının geleceğini etkileyecek ve neredeyse her sorun başlığı ile ilişkili olan üçüncü temel alan; aile ve sosyal politikalar konusudur.
Bugün ülkemizde evlilik ve boşanma sayıları her geçen yıl birbirine daha fazla yaklaşmakta adeta eşitlenmek üzeredir. Evlenme yaşı yükselirken, doğurganlık sayılarımız düşmektedir.”
“AİLE YAPIMIZ GİDEREK PARÇALANMAKTA VE AİDİYET DUYGUMUZ ZEDELENMEKTEDİR”
Eğitimli gençlerin bir bölümünün kendi vatanlarında bir gelecek hayali kuramayınca başka ülkelere göç ettiğini söyleyen Taçoy, aile yapısının giderek parçalanmakta ve aidiyet duygusunun zedelenmekte olduğunu belirtti.
“Tüm bunlar, ekonomimizin ve en az onun kadar önem taşıyan toplumsal aidiyetimizin ve dayanışmamızın da altını oymaktadır. Mevcut eğilimler böyle devam ederse daha az çocuk ve giderek sayısı azalan bir genç nüfus sorunuyla karşı karşıya olacağız.” diyen Taçoy, mevcut nüfusun da giderek yaşlandığını ve uzayan yaşam süreleriyle birlikte yaşlı vatandaşların toplam nüfus içindeki oranının da arttığını ifade etti.
Şehirlerin ve kamu hizmetlerinin bu yeni duruma göre yeniden düzenlenmesi gerektiğini vurgulayan Taçoy, “Kıbrıs Türk toplumunun geleceğinin söz konusu olduğu bu olumsuz gelişmeleri durdurmak için başta kadınlarımız olmak üzere aile kurumunu ayakta tutacak, ailelerimizin çocuk sahibi olmalarını teşvik edecek ve onları destekleyecek kapsamlı bir programı mutlaka başlatmalıyız.” dedi.
Ebeveynler için doğum izinlerinin arttırılması, okul öncesi ve ilköğretim için nitelikli, yaygın ve ulaşılabilir bir ağ kurulması, eğitime ayrılan bütçenin arttırılması ve tam güne yayılmasının gerekli olduğunu kaydeden Taçoy, annelerin gereken her alanda desteklenmesi yalnızca sosyal devlet olmanın bir gereği olmadığını, bunun toplumsal varoluş mücadelesinin de bir parçası olduğunu belirtti.
Sürdürülebilir bir nüfus yapısı olmadan ekonomiyi büyütmenin ve halkın geleceğe dönük beklentilerini karşılamanın mümkün olmadığını söyleyen Taçoy, ancak ekonomisi büyüyen, sosyal devlet anlayışı gelişmiş, şehirleri ve köyleri erişilebilir ve nitelikli kamu hizmetleri alan bir toplumda aile kurumunu koruyabileceklerini dile getirdi.
“ULUSAL BİRLİK PARTİSİ, ARTIK LAF DEĞİL İŞ ÜRETECEK”
Ulusal Birlik Partisi’nin artık laf değil iş üreteceği, halkın derdiyle dertleneceği ve gece gündüz demeden çalışarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni hak ettiği noktaya taşıyacak bir yönetime ihtiyacı olduğunu belirten Taçoy, “Seçilerek değil, formülle geldikleri koltuklarını korumak için sözde bir istikrarın arkasına saklananlar ne seçim kazanabilir ne de Kıbrıs Türk halkının yaşadığı sorunlara gerçekçi ve kalıcı çözümler üretebilir.” diye konuştu.
“Son birkaç aydır yapılan kısır tartışmaları, kimlere nasıl baskılar yapıldığını, bol keseden nasıl makam ve kadro sözü verildiğini tüm Ulusal Birlik Partililer görüyor, duyuyor. Yalnız kimse şunu unutmasın ki formülle gelen formülle gider. Bir de bakarsınız verilen sözler unutulmuş, dağıtılan rantlar tükenmiş.” ifadesini kullanan Taçoy, kendilerinin bu vatana gönül vermiş, Kıbrıs Türk halkının bağrından çıkan, milli ruh ve şuurla çalışan Ulusal Birlik Partisi üyelerin aklına ve yüreğine güvendiklerini belirterek, “Sizlerin hür ve ortak iradesiyle seçimi kazanacağımıza inanıyoruz.” ifadesini kullandı.
Partililerin güçlü iradesiyle, güçlü bir UBP’nin olacağına inandıklarını kaydeden Taçoy, şöyle davam etti:
“Şimdi buradan herkese UBP Genel Başkanlığına aday olan Hasan Taçoy olarak bir söz veriyorum. Hiçbir bahanenin arkasına saklanmayacak, koltuğu korumak için lafı evirip çevirmeyeceğim. ‘Ben olmazsam iktidarda kalamayız’ demeyeceğim. ‘Anavatan beni istiyor, ben olmazsam istikrar olmaz’ demeyeceğim. Hasan Taçoy olarak partimizi ilk genel seçimlerde birinci parti yapamazsam, iktidar yapamazsam hemen o gece istifamı vereceğim.”
Taçoy, daha sonra basın mensuplarının sorularını yanıtladı.