Söz yok ki, başlık da olsun

Dünden beridir ne düşüneceğimi nasıl düşüneceğimi bilemiyorum. Farklı farklı bilgiler ve farklı farklı duygular, aklımı kontrol etmemi zorluyor. Sessizliğimi koruyayım diyorum ama işim de konuşmamı, yüksek sesle konuşmamı emrediyor.

Kendi kendine nefes almakta zorlanan, henüz anne karnından dışarı çıkmaya hazır değilken çıkmak zorunda kalan, anne kucağında değil de küvezde biraz zaman geçirmek durumunda olan minik bebekleri zehirlemişiz. Birini öldürmüş, diğerlerini de öldürmeye teşebbüs etmişiz resmen. Bunun üzerine ne söylenir ki? Hiçbir şey!

Başlar öne eğilir, eşyalarımı toplayın talimatı verilir ve “Doğrudan sorumlu değilim ama sorumluluk alanımdaki, bana emanet bebekler öldü. Özür dilerim. Gidiyorum” denir sadece. Bunu sadece bakan için söylemiyorum. Bakan için de söylüyorum ama sadece onun için değil.

Düşündükçe delireceğim. Cuma gecesi olan oluyor. Pazar öğleden sonra aileler basından öğrenince olay patak veriyor. Ölen bebeğin ailesi ‘neden’ diye sorduğu için konu gündeme geliyor.  Yoksa, “Allah rahmet eylesin” denip geçilecekti herhalde.

İçim sıkılıyor aklıma geldikçe.

Kadınlar hamile oldukları andan itibaren alkollü içki tüketmeyi kesmelerinin bir nedeni var be insanlar. Bebeğine zarar vermek istemez, alkol ise bebeklere zarar veriyor. Biz ne yaptık KKTC Sağlık Sistemi olarak, zaten canları ile boğuşan, hayata tutunmaya çalışan minik bebeklere, doğrudan alkol vermişiz.

Dileğim, duam bu bebeklerin yaşaması. Günahsız miniklerin melek olmaması. Yaşasalar bile bu çocuklarda kalıcı hasar kaldıysa ne yapacağız? Ya da ne yapacaksınız? Sırası değil belki ama bunu da düşünmeden edemiyorum. 

4-5 tane hemşirenin tutuklaması ile bu işin kapanacağını, bunun üzerinin örtüleceğini düşünüyorsanız o düşünceden de vazgeçin.

Dediğim gibi sadece bakandan bahsetmiyorum. Tepeden tırnağa alkolün bebeklere verilmesinde, zerre kadar etkisi, katkısı ve ihmali olan, doğrudan ya da dolaylı herkesten bahsediyorum.

Ah be ah!

Adaletin hakim olduğu, yapanın yanına kar kalmadığı bir ülke olsak var ya. Şu anda neler olurdu neler... Avukatlar davalar dosyalamaya başlar, tazminat davaları havada uçuşurdu. Aileler, dava etmedik kimseyi bırakmazdı.

Son olarak şunu ifade edeyim ve sağlığım yeniden bozulursa nereye başvuracağım ile ilgili kara kara düşünmeye devam edeyim. 

Sizler istifa etmez, siyaset sizi görevden almazsa, sağlık sisteminden medet uman bu gariban halk, sizi asla affetmeyecek. Bir daha sizlerin içinde bulunduğu sağlık sistemine halk, bırakın bebeğini, ne anasını, babasını, ne evladını, ne de kendisini emanet etmeyecek.

Gerçi aynı sisteme kim gelirse gelsin, ihale takibinden, liyakatsiz atama işlerinden, yalandan kurdele kesmekten ve eksikleri tamamlamak yerine örtmeye çalışmaktan fırsat bulup sistemi değiştirmeyecek.

Dehşet içinde olma halimiz devam ediyor. Söyleyecek söz de yok pek. O nedenle bu yazıya da başlık yok.