Şimdiden başlarsak çalışmaya, trafikteki kötü gidişatı belki frenleriz

         Yoksa bu günleri çok ararız. Gerçi yılları boşa geçirerek zamanı heba ettik o ayrı mesele de, bu gidişat böyle devam edemez, o yüzden acilen bir yerinden tutup başlamak kaçınılmazdır, bir dakika boşa harcayacak lüksümüz yoktur. Bu maksat için geçmişte de dediğim gibi trafikle ilgili birimler, kişi ve kuruluşlardan ehli olanların bir çatı altında bir araya gelip organize olmaları, çeşitli fikirlere değer verilmesi, geniş kesimlerin de katılımına kapı açılması sonuçta ortak fikir birliğine varılarak trafik sorununa çare üretme noktasında, gerekirse yasal düzenlemelerin de yapılmasıyla birlikte bu ilk adımla yollarda kol gezen canavarın dişlerini tek tek kırarak dur demekle başlanabilir. Öncelikle Trafik hadiselerinin tırmanışını durdurmak sonra da geri çekmek lazımdır.

          Deneyimlerime, ilgime, sürekli takibime ve değerlendirmeme dayanarak diyebilirim ki gün  trafikte gözlemlediğim, trafik çarpışmalarından edindiğim intiba, öncekilerden daha kötü, daha fazla çeşitte olduğu ve akıl almaz yanlış davranışlar sonucunda bu kadarı da olmaz dedirten vaziyetteki günümüzde vuku bulan kaza denemeyecek trafik olayları.

         Bu güne kadar yaşanmış bunca felaketlere rağmen gerek masum vatandaşlarımızı gerek kusurlu  sürücüleri aramızdan ayıran, derin üzüntüye sevk eden, ocakları söndüren trafik olaylarını kısa sürede  unutup ayni alışkanlıklarla araç kullanılması ayni hamam ayni tas misali trafik sorununun artarak süreceğinin işaretidir. Büyük oranda personel eksikliği bulunan Polis Teşkilatının aldığı  tedbirlerle ve özverili çalışmayla trafik sorununun daha da kötü hale gelmesine engel olduğuna şüphe yoktur. Lakin bunu en makul seviyeye indirebilmesi mümkün değildir. Eğer Devlet-halk işbirliği sağlanmaz, trafik seferberliği başlatılmaz, halkımızı bu seferberlik içine çekmeyi başaramazsak şimdiki durumu mumla arayacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Bunu yıllar önce gene söyledim, tekrar etmemin amacı trafiğin düzelmediğini, bu gidişle de düzelemeyeceğini ortaya koymaktır.

          Günün 24 saati tüm yollarda birkaç kilometre mesafeyle trafik denetimleri yapma imkan ve ihtimali yoktur. Polisiye tedbirler bir raddeye kadardır, haa caydırıcı cezalar da etkili olur ama ne kadar, her an her yerde Polis bulunması mümkün değil. Cezalarla korkutmayla birisini doğru yola sevk etmek için (Kaç kişi sevk olur o ayrı) para cezasıyla veya hürriyetinden alıkoymak, sonuçta  masum bir kimsenin hayatının bedeli olabilir mi? Zerre olamaz. Önemli olan, cezaların yanı sıra trafik hadiselerini meydana gelmeden önce önleyebilmektir. Yoksa, alkollü, süratli vs  çarptı masum birisini hayattan kopardı ama cezasını da aldı yaklaşımı ne kadar adildir? Hayatın bedelini hiçbir ceza karşılayamaz. Depremde İsias Otelin Kıbrıs’ta içimizden 35, toplamda 72 kişiye mezar olmasına mukabil, mal sahiplerine, inşaat ekibine sorumlu olanlara hangi ceza verilirse verilsin, bu masum insanların hayatlarının bedelinin karşılığı olabilir mi? Asla böyle bir ceza bir karşılık YOK, olamaz da.

         Hedef, Trafikte olası hadiselerin hem faillerini hem masumları koruyabilmek olmalıdır, Trafik kontrollerinde rapor edilecek suç bulunmaması iyiye işarettir, hayra alamettir olumlu büyük bir gelişmedir. Trafik ve Ambulans araçlarının siren seslerinin duyulmaması da öyle. Ne kadar az suç raporu, ne kadar az trafik hadisesi, sıfır can kaybı başarıyı yakaladık demektir. Bunu başardığımız takdirde emin olunuz  çevremiz de gayet temiz olacaktır. Trafiği de çevreyi de kullanan biziz, ayni insanlarız. O yüzden direksiyon başına geçmeden önceki uzun süreçte yapılacak çok şeyler vardır.

          Trafik kurallarını tam olarak bilmek yeterli değildir, esas olan bilşdiklerimizi tam olarak uygulayabilmektir. İşte bütün sorun buradadır. Küçük yaşlardan başlayarak insana sevgi saygıyı, hoşgörü anlayışı, sabır gibi değerleri öğrenip öğretirsek, bunları trafiğe ve diğer sosyal faaliyetlere  adapte ederek çevremize ülkemize dünyamıza karşı sorumluluklarımızın bilincinde olur uygularsak  bütün sorunların üstesinden gelebiliriz. Aksi takdirde ağzımızla kuş tutsak, bu insani ve sosyal değerleri boş verirsek aha öyle tepe takla tekerlekler havada pata küta gideriz.

         Araba kullanmak benzine bas da git olayı değildir, sanıldığı kadar da kolay değildir. Trafik çok  zor sosyal bir gereksinimdir, yasalarla sarmalanmış ucunda insan hayatının olduğu bir olaydır. Yayadan araç sürücüsüne kadar, yolu kullanan herkesin tam bir uyum içinde olmasını gerektirmektedir, ki sanırım böylesine en geniş bir insan yelpazesini uyum içinde olmaya zorlayan başka bir dal yoktur, bu da Trafiğin ne kadar zor olduğunu ortaya koymaktadır. Hakiminden hekimine, Bakanından Vekiline, öğretmeninden öğrencisine, Polisinden memuruna, işçisinden ustasına, çobanından kasabına, bahçeciden çiftçisine, İngiliz, Fransız, Rum, Türk, Ugandalı, Kenyalı, İsveçli, Vietnamlı, Koreli, Kamboçyalı, Rus, Ukraynalı, Romanya, Perulu hiç fark etmez.

          Müzik korosunda olduğu  gibi nasıl sesler ayni tonda uyumlu ise, trafikte de kurallar ayni şekilde uygulanmak zorundadır. Bir kişinin farklı tonda ses çıkarması nasıl belli oluyorsa, trafikte de kural ihlali tas gibi ortaya çıkar anlayacağınız. O yüzden farklı Millet, farklı yaşam, farklı düşünce ve farklı kültürün trafikte kural dışı farklı davranışlar sergilenmesini haklı kılmaz, böyle bir imkan mümkün değil, bir koşucu gibi belirlenmiş kulvarın dışına çıkamaz. Nedir, trafik hata kaldırmaz mutlak ciddi bedeli olur, aradaki fark budur. 

         Dedik, trafik çok önemli bir konu, çok yönlü bir olay, enine boyuna araştırılmalı, ilgililerden, bilgililerden, bölgelilerden, sürücülerden, halktan yararlanılmalı. Yılların tecrübesi elbette masa başında oturandan daha sağlıklıdır. O yüzden çeşitli fikirlere açık olunmalı, öyle masada kumanda kesmekle olmuyor bu işler. Bu hususta ayrı birim oluşturulsun demiştik ısrarla yıllarca, neden sonra  Trafik Dairesi kuruldu, anlayan anlamayan, bilen bilmeyen memur dolduruldu, paydos saatine uyuldu keyfe bakıldı, bal yapmaz arı misali nasılsa Devlet dairesi, yerinde saydı. Mecliste Komite kurulsun  dedik havada kaldı, beş paralık iş yapılmadı. Yetkililer bir derneğin arkasına saklandı. Trafik konusu, Devletin, hükümetlerin en çok umursamadığı husus olmaya devam etti, etmektedir de. Ama Trafik Cenazelerine katılım tamam. Halbuki en önemli ve mutlaka çözülmesi gereken bu sorun günümüze kadar katlanarak geldi, sonuçta kangren haline dönüştü. Yollarda ölümler rutin, sıradan bir hale geldi.

         Zamansız sönen ocaklar, hayatları kararan aileler, geride kalan dul insanlar, yetim kalan çocuklar, evlatsız kalan aileler, yüreği ateş dedeler neneler, kardeşsiz kalanlar, yakınlarını dostlarını arkadaşlarını yitiren insanlar. Gazi Mağusa Trafik Şubesinde Trafik olaylarının tahkikat sorumlusu iken Mağusa’dan Zafer Burnuna, oradan Serdarlı Cihangire, oradan Gaziköy’den Mağusa’ya olan sınırlar içindeki geniş bölgede  meydana gelen vahim trafik hadiselerine ve boşu boşuna yitirilen nice canlara, küçük bir ihmalin dahi nelere mal olduğuna, son pişmanlıklara, feryatlara, öyle perişanlıklara tanık oldum ki görevimi yaparken çoğu kez gözlerimden yaşlar aktı. Birbiriyle çarpışarak ölen çok iyi tanıdığım iki kardeşin yakından tanıdığım babalarının beni görür görmez Hastanede gelip önüme yığılıp feryatları göklerde acısını gördüm, yaşadım. O an keşke onları geri döndürebilecek gücüm olsa diye düşündüm. Allah kimselere vermesin. Trafikte saniyenin getirdiğini yıl getirmez derler.

         Yollara tümsekler, ortasına beton duvarlar, kenarlarına bariyerler, hız kameraları kurulduğunda ülkede trafiğin ne kötü hale geldiğini çok eleştirip acilen Trafik seferberliğine ve eylem planına büyük ihtiyaç olduğunu defalarca yazmıştım. Hele bölgelerden daha çok kamera, daha çok bariyer, daha çok duvar, daha çok tümsek isteriz sesleri yükseldiğinde önceden işaret ettiğim büyük tehlikelerin sadece bacadan değil kapıdan içeri girdiğini ve bazı insanların nihayet anladığını lakin çok geç kalındığını anladım. Ya tek şeritli yollar ne olacak diye sormuştum.

          Bu bariyerler, tümsekler, duvarlar, hız kameraları bana göre trafik belasının bıçağın kemiği delip geçmesi noktasında olduğuydu ve şu demekti. Halk ve sürücüler olarak biz trafik kurallarına uymayacağız, o yüzden bizi biraz olsun koruması için, refüjden hoplayıp karşı şeride geçmemek için ortaya betondan duvar yapılsın, tarlalara uçmayalım diye kenara çelik  bariyerler konsun, tümsek ve radarlarla yolları donatın belki biraz sürati buralarda olsun kısarız, biz özel ve bulunmaz sürücüler olarak yollarda her türlü trafik kuralını rahatça çiğneyelim, arabayı dört teker havada ters çevirebilelim, bize göre yolları da hazırlayınız, ayrıcalıklı olsun. Gün gelir bunlar da yetersiz kalır, dedik. Dümdüz yolda gidemezsin duvar bariyer istersin, gene da dört teker havada tarlada durursun?

         Sevgili aileler, bu meselede sizlere çok büyük görevler düşer, genç çocuklarınıza mukayyet olunuz, takip ediniz gözden ırak tutmayınız. Araba kullanırken vaziyeti arkadaşlarından öğreniniz, öğüt veriniz, sürekli uyarınız, hal ve tavırlarını kontrol ediniz, zararlı çıkmazsınız. Dediğimiz gibi, şimdiden çalışmaya başlarsak belki bu belanın önünü kesebiliriz, sonra da gerilere çekeriz hep birlikte İnşallah. Bir yerden başlamak lazım, hepimiz bir ucundan tutmalıyız. Bunun için organize olmalıyız, işte bütün mesele bu, kimin organize edeceği. Ama sakın geçmişteki gibi öyle ceviz öyükler gibi elit insanlarla değil haaaa, hiçbir işe yaramaz söyleyeyim. Buraya kadar geçmişteki bir yazımdan alıntıdır, aşağıdakiler  geçmiş yıllardaki eleştirilerimin özetidir, tekrarlamak istedim, zira vaziyet iyiye değil daha kötüye ulaşmıştır.

         Bu ceviz öyükler benzetmesi, Trafik Çalıştayı aşamasında yaşananlar içindir. Yıllar önce Türkiye’den bilirkişi konuklar Profesörler ekip olarak davet edilmişti. Buradaki organizatör duyuruda bulunur ekranlardan radyolardan, Devlet-Hükümet destekli Trafik Çalıştayına çok sayıda ELİT kişiler davet edildi. Kimler kimler, konuşmalar cek caklar, gülücükler, övünmeler, sevinmeler havada uçar. Sonuç SIFIR. Bir süre sonra gene geldi davetliler. Aylarca Girne’de sürdü Çalıştay, güya Gönüllü Trafik Müfettişliği Projesi. Sonuç SIFIR.  Heyet bir süre sonra gene geldi. DAÜ’de Çalıştay birkaç gün sürdü. Sonuç ‘Acil eylem planı’ hazırlanması lazım Sonuç SIFIR. Tekrar geldiler davetli, yollardaki ‘Gara noktalar’ tespit edilmeli kararı alındı.

         Birkaç gün yollarda arabalarla GARA  noktalar arandı. Polis Trafik Müdürü konvoydaki arabalarda arkalarda, dernek başkanı en öndeki arabada heyet başkanıyla. Sonuç SIFIR. Bu arada Girne yoluna hurda araba teşhir için kondu. Turist bayan Beşparmaklarda trafik hadisesinde hayatını kaybederken ahbaplar özel salonlarda Trafik gecesi düzenledi. Danışıklı dövüş karşılıklı Trafik başarı plaketleri sunuldu. Sonunda da salondakilere ve ekranlardakilere büyük bir müjde olarak duyuru yapıldı. Efendim, trafikte hayatını kaybedenlerin isimlerini yollara sokaklara, caddelere meydanlara koyacaklar. Müjde bu. E da ne diyeceksiniz be arkadaşlar dedim eleştirimde, bu tabelaları duvarlara çakarken ölenlerin geride kalanlarına, ocakları sönenlere? Ölmeyi başardıklarını mı, yoksa  ölümlü  hadiselerde başarılarınızı mı?

          Zaman oldu Trafik Müdürü, dernek başkanıyla beraber ölümlü hadiselere gitti, ekranlara Müdür değil dernek başkanı açıklama yaptı, birçoğu kuşkuya düştü ülkede trafikten sorumlu kim diye, yetmedi hükümet arasında yetki karmaşası yaşandı. Amaç şuydu, mesuliyet almak değil, kaçınmaktı. Yıllarca yazdım gene yazdım, seferberlik için de, yılda bir gün araçsız  trafik için de, Mecliste komite oluşması için de çok yazdım. Kaçınamaz oldular ki bir gün Meclis sadece Trafik konusunda toplandı. 3 saat TV önünde oturdum, Mecliste üç kişi vardı, biri konuşmacı bir bakan hem bir vekil. Al birini vur ötekine, sonuç gene SIFIR. Tencere kapak misali dedim, halka göre yönetim. Öyle böyle tekerlene tekerlene masum insanları da olmayanları da koruyamadık yollarda yitire yitire bu günlere geldik, düzelir mi diye sorarsanız, böyle giderse asla derim. Geçmişteki gibi BU MAYA DA TUTMAZ derim, gerçi şimdi göle maya da çalınmaz, o da ayrı mesele.

         Gara noktaları arayacağınıza beyaz noktaları arasanız daha kolaydır, hurda arabaları sadece Girne yoluna değil, ülkeye giriş limanları çıkışına, şehirlerin giriş çıkışlarına, önemli kavşaklara da yerleştiriniz, tümsekleri, bariyerleri, duvarları daha yüksek daha sıkça yapınız sonra da karşısına oturup seyrediniz diye esprili eleştirilerimi eksik etmedim. O yüzden TV canlı trafik programlarına talimatla telefonla bağlanmamı engellediler. Kimler mi, yol ışıklarının Trafik kazalarının önlenmesinde  hiçbir faydası olmadığını kekeleyenler, hem trafik meselesine Devlet-Halk işbirliğinde ancak çare bulunabilir şeklindeki önerime, bunun siyaseti trafiğe bulaştırmak olduğunu iddia eden ama sonraları Devlet kapılarını aşındıran, hem yukarıdaki maskaralıkların sahibi zihniyetler. Uzun dönem ülke trafiğini Devletin önünde yöneten zihniyetler, hem derneğin arkasına saklanan zihniyetler, hem hala bunu sürdürme çabasında olanlar. Gerçekten yollarda inanılmaz davranışlar, stres, acelecilik, sabırsızlık, saygısızlık, hoş görüsüzlük son safhadadır. O yüzden gene de şans bizden yanadır diyorum bunca olumsuzluklar  ortamında. Akşam eve gittiğimizde şükretmeyi unutmayalım diyorum. 

           Sayın okurlar, bariyerler, duvarlar, tümsekler kameralar da bir gün yetersiz kalacak dediğim O gün işte bu gündür, ne yazık ki. Ucunda ölüm, sakatlanma, yaralanmalar olan ve yasalarla sarmalanmış Trafiğin yıllarca yetkisiz bir derneğin gölgesinde yürütülmesi dolayısıyla boşa geçirilen zamanda Devlet-Hükümetlerin ihmalleri, geldiğimiz durumun en önemli sebebidir. Köşe başlarında inci boncuk dağıtmayla, sağda solda ateş yakmalarla, şova yönelik nafile çabalarla, hurda araba teşhisiyle trafik günden güne insanların eceli haline geldi, yazık. Unutmadan yazayım, Aralık ayı trafik açısından tehlikeli bir aydır, lütfen dikkatli olalım Trafik kurallarına uyalım. Cep telefonu, acelecilik, dikkatsizlik, alkollü içki yok, saygı sabır bol olsun.  Herkese kazasız belasız sağlıklı günler.

Parantez açalım. ABD’nin yarattığı meşhur ARAP  BAHARI ne baharmış be? Kan gövdeyi götürür Orta Doğu’da. Yayıldıkça yayılıyor, kanlar aktıkça artıyor, masum canlar gidiyor, taş üstünde taş kalmıyor, o çocuklar, kadınlar yaşlılar açlıktan susuzluktan soğuktan yağmurdan kırılıyor, ölümden kaçmak için sağa sola gidiyor, nereye gideceğini bilmiyor bocalıyor, BM Güvensizlik Konseyine güvenmenin bedelini ödüyor, feryatlar gök yüzüne çıkıyor ama füzelerin, topların seslerinden duyulmuyor, seyreden ülkeler görmezden duymazdan geliyor, Arap Baharı onları da bu hale sokuyor, sin da gülle geçsin, beni ısırmayan yılan bin yaşasın diyor, madem böyle gider dünya siddin sene düzelmez, ben mi düzeltecem, beşler dünyadan büyük oldukça diyor.