Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Yasin Ekrem Serim, Yakın Doğu Üniversitesi ile Türk Dünyası Mühendisler ve Mimarlar Birliği'nin iş birliğinde düzenlenen Uluslararası Zirve vesilesiyle birlikte olmaktan memnuniyet duyduğunu ifade etti.

Serim, zirvenin genelde uluslararası toplum, özelde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için önem arz eden iklim değişikliği ve yatırım imkanları konularında, çözümler üretilmesi, yaratıcı fikirlerin geliştirilmesi ve yeni iş birliklerinin tesis edilmesine imkan tanımasını ümit ettiğini ifade etti.

“Programın başında KKTC Su Temin Projesi'ne dair tanıtıcı filmi birlikte izledik. Bir hayalin gerçeğe dönüşmesini temsil eden bu asrın projesi sayesinde, Kıbrıs Türk kardeşlerimizi temiz içme suyuyla buluşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz.” ifadelerine yer veren Serim, projenin bir diğer önemli ayağı olan tarımsal sulama alanında da çalışmalara devam edildiğini kaydetti.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin verimli topraklarını kaliteli suyla buluşturarak ürün verimliliğini ve çeşitliliğinin artırmayı hedeflediklerini belirten Serim, “Küresel ısınma, iklim değişikliği, kuraklık, çölleşme, plansız sanayileşme ve kentleşme nedeniyle su kaynaklarımız olumsuz etkilenmektedir. Tüm bunlarla birlikte, hızlı tüketim kültürü ve su kirliliği gibi tehditler de kullanılabilir temiz su kaynaklarının hızla erimesine yol açmaktadır.” dedi.

“KÜRESEL ISINMA AFETLERİN SIKLIĞINI VE ŞİDDETİNİ ARTIRDI”

İklim değişikliğinin su kaynaklarını miktar ve kalite bakımından olumsuz etkilerken, küresel ısınmanın afetlerin sıklığını ve şiddetini de artırdığını belirten Serim, şöyle devam etti:

“Dikkat ederseniz son yıllarda su baskınları, seller, fırtınalar, orman yangınları ve kuraklık gibi doğal afetlerle daha sık karşılaşıyoruz. Artık her yeni yaz mevsimi, ‘tarihin en sıcağı’ olarak kayıtlara geçiyor, 'şimdiye dek görülen en şiddetli yağış, en büyük kuraklık, en yıkıcı sel’ gibi rekor tanımlamalarını daha sık duyuyoruz. Bilim insanları iklim krizinin boyutlarının hesaplanabilir ve öngörülebilir olmaktan çıktığına dikkat çekmektedir. Küresel iklim değişikliğinin sebep olduğu sorunlar artık sadece kutuplarda ya da okyanusun yüzlerce metre altında değil, en yakınımızda, evimizde, soframızda hissedilir hale gelmiştir.

İklim değişikliği ile mücadele sadece bir çevre sorunu olarak algılanmamalıdır. Düşük karbonlu ekonomiye küresel düzeyde geçilmesi, ülkelerin büyüme stratejilerini, enerji, sağlık ve tarım politikalarını, gıda güvenliğini ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerini de şekillendirmektedir. Dünyada halen 600 milyon insanın elektriğe erişimi bulunmazken; uzmanlar 2050 yılında elektrik tüketiminin iki katına çıkacağına işaret etmektedir. Bu nedenle, bir yandan iklim değişikliğinin enerji sektörüne olan olumsuz etkilerinin en aza indirgenmesine, diğer yandan sahip olduğumuz enerji kaynaklarını verimli ve etkin kullanılmasına ihtiyaç vardır. Bu bağlamda, iklim değişikliğiyle mücadelede yeşil dönüşüm kritik bir öneme sahiptir. Karbon emisyonlarını azaltmak ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yapmak, dünyamızın geleceğini korumak için hayati adımlardır.”
Yeşil dönüşümün sürdürülebilir kalkınmayı teşvik ederken, enerji verimliliğini artırdığını ve doğal kaynakları koruduğuna vurgu yapan Serim, ayrıca, çevresel koruma ve bioçeşitliliğin artırılması için de büyük fırsatlar sunduğunu, yeni istihdam olanakları yaratarak ekonomiye dinamizm kattığını dile getirdi.

İklim değişikliğinin sınır tanımayan ve gelişmişlik düzeyinden bağımsız olarak tüm ülkeleri etkileyen niteliğiyle günümüzün en önemli küresel ısınmalarından biri olduğunu kaydeden Serim,  “Akdeniz havzası da, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı en hassas bölgelerden biri olarak tanımlanmaktadır. Bu nedenle, iklim değişikliğinin etkilerinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde masaya yatırılmasının ayrıca önemli olduğunu düşünüyorum.” şeklinde konuştu.

“KARARLI ADIMLAR ATIYORUZ”

İklim kriziyle küresel mücadeleye kararlı bir şekilde katkı sağladıklarını ve geniş bir yelpazede kritik adımlar attıklarını ifade eden Serim, şöyle devam etti:

“2053 yılı için net sıfır emisyona ulaşma ve yeşil kalkınma vizyonumuz ekseninde kilit sektörlerimizi dönüştürüyoruz. Toplam kurulu güç içerisinde yenilenebilir enerjinin payı yüzde 59’a yükseltildi. Bu oranla Avrupa’da beşinci, dünyada on birinci sıradayız. Bugün 31 bin megavat olan rüzgar ve güneş enerjisi kurulu gücümüzün 2035 yılında 120 bin megavata çıkarılması hedefleniyor. Ulusal enerji verimliliği eylem planımız kapsamında 100 milyon ton karbondioksit eşdeğeri emisyon azaltımı öngörülüyor. Su kaynaklarımızın etkin kullanımı için su verimliliği seferberliği ilan edildi. Milli ağaçlandırma günü olarak belirlediğimiz, her 11 Kasım’da milyonlarca fidan toprakla buluşuyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın refikaları Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi'nin himayelerinde başlatılan Sıfır Atık Projesi kapsamında 5,9 milyon ton sera gazı emisyonunun önüne geçildi. Söz konusu proje kapsamında hazırlanan ‘Küresel İyi Niyet Beyanı’nın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından imzalanmış olması da dünyamız için önemli bir kazanımdır. İklim değişikliğiyle mücadele kapsamında edindiğimiz tüm bu tecrübe ve birikimi kendimizden hiçbir zaman ayrı göremediğimiz Kıbrıs Türk kardeşlerimizde de paylaşıyoruz.”

 “İKLİM DEĞİŞİKLİĞİYLE MÜCADELE KAPSAMINDA ATILAN HER ADIM İNSANA VE GELECEĞE YAPILAN BİR YATIRIMDIR”

 Serim, bu çerçevede, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde çevre kirliliğinin azaltılması ve çevrenin koruma ve kullanma dengesinin sağlanmasını teminen bilgi, deneyim ve teknoloji paylaşımı alanlarında iş birliği yaptıklarını belirtti.

Hava kalitesinin artırılmasına yönelik adımlarla Kıbrıs Türk halkının daha sağlıklı nefes alma hedefini desteklediklerini ifade eden Serim, atık yönetim sistemi ile vahşi depolamanın önüne geçilmesinin önemli olduğunun altını çizdi.

Teknik ekiplerin geçen haftalarda arazide çalışmalarını gerçekleştirdiğini ve en kısa sürede vahşi depolamanın sıfırlanması hedefinin hayata geçirileceğine inandığını dile getiren Serim, “Ayrıca, sürekli atık su izleme sistemleri ile sıfır atık uygulamaları geliştirilmesine yönelik çalışmalar da devam etmektedir. İklim değişikliğiyle mücadele kapsamında atılan her adım insana ve geleceğe yapılan bir yatırımdır. İnsanlığı tehdit eden bu küresel ısınmayla ancak tek vücut olarak mücadele edebiliriz.  Bu çerçevede, önümüzdeki iki günde ortaya konulacak fikir ve önerilerin ortak mücadelemize katkı sağlayacağına inancım tamdır.” ifadelerine yer verdi.

Serim, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin eğitim adası ve turizm adası nitelikleriyle öne çıkmakta olduğunu ancak artık KKTC’nin bir yatırım adası olmasının da vaktinin geldiğini ifade etti.

Serim, “Göreve başladığım ilk günden itibaren, Türkiye’den ve farklı ülkelerden yatırımcı ve girişimciler ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki yatırımcı ve girişimciler arasında daha güçlü bağlar tesis edilmesinin önemini özellikle vurguluyor; bu yönde herkesi teşvik etmeye özen gösteriyorum. Zira, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile sadece turizm ve eğitim alanlarında değil, enerji, inşaat, sağlık ve daha birçok sektörde iş birliği ve yatırım potansiyeli bulunmaktadır.” dedi.

Son dönemde güneydeki komşu ülkenin siyasi saiklerle inşaat sektörünü hedef aldığını dile getiren Serim, şöyle devam etti:
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bu ve benzeri girişimlerin üstesinden gelecek güçtedir. Türkiye de her konuda olduğu gibi, bu konuda da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yanındadır. Türk Dünyası Müteahhitler ve Mimarlar Birliği’nin kalabalık bir heyetle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gerçekleştirdiği  ziyaret de bunun bir göstergesidir. Bugünkü çalışmaların yanı sıra, heyetin yarın arazide sektör temsilcileriyle bir araya geleceğini biliyorum. Sonuç odaklı bir yaklaşımla önemli projelerin temelinin atılacağına inanıyorum. Önümüzdeki dönemde de ülkemizde Kıbrıs Türk inşaat ve emlak sektörünü tanıtıcı bir dizi etkinlik düzenlenmesinin de yararlı olacağını düşünüyorum.

Kıbrıs Türk ekonomisinin daha güçlü bir yapıya sahip olması ve Kıbrıs Türk halkının daha iyi yaşam standartlarına kavuşması ortak hedefimizdir. Mevcut küresel ekonomik yapıda sürdürülebilir bir kalkınma için, ithalata, tüketime ve iç piyasaya dayalı, ve birkaç sektöre odaklı bir ekonomik model yeterli olamamaktadır. Kıbrıs Türk ekonomisinin büyümesi için sektörel çeşitlilik ve ihracata dayalı üretim olmazsa olmazdır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bir ada ekonomisi olmasını, siyasi gerekçelerle maruz kaldığı kısıtlamaları elbette ki yok sayamayız. Ancak sürekli olarak sorunlara takılıp kaldığımız takdirde, Kıbrıs Türkü'nün layık olduğu refah seviyesine ulaşması mümkün değildir. Fırsat alanlarına odaklanmak, ihtiyaçları belirlemek ve doğru modelleri geliştirmek zorundayız.”

KKTC’de iş gücü, enerji ve hammadde maliyetlerinin rekabet edebilirliği zorladığını bildiklerini ifade eden Serim, Türkiye olarak, Kıbrıs Türk iş insanlarınca sunulacak, üretim potansiyeli ve rekabet modelini somut biçimde ortaya koyan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisine katma değer sağlayacak proje ve girişimlere her türlü desteği sunmaya hazır olduklarını vurguladı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne özgü, marka haline gelebilecek niş ürünler tespit edilip geliştirildiği takdirde, bunların dış pazarlara satışında maliyetlerin belirleyici rolünün azalacağının unutulmaması gerektiğini belirten Serim, kalite ve standardı yüksek ürünler, doğru sunum ve ambalaj gibi etkenlerle desteklendiği takdirde, yüksek fiyatlara alıcı bulabildiğine değindi.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bu alanlarda yapılacak yatırımları desteklemeye ve üretilecek katma değeri yüksek ürünlerin, Türkiye üzerinden dünya pazarlarına erişmesine yardımcı olmayı istediklerini kaydeden Serim, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisinin güçlü bir yapıya kavuşması için üretimin artması ve çeşitlendirilmesi, üretimin artması için de Kıbrıs Türk pazarının dışına çıkılarak, ihracat yapılması şarttır. Rekabet gücü yüksek ürünlerin doğrudan sunulabileceği 85 milyonluk büyük bir pazar ve Türkiye üzerinden çok daha geniş pazarlara erişim imkanı mevcuttur.” dedi.

“Türkiye bu doğrultuda, Kıbrıs Türk laboratuvarlarının standartlarının geliştirilmesi ve uluslararası kabul edilirliğe sahip akreditasyona sahip olması, Kıbrıs Türk firmalarının ulusal ve uluslararası fuarlarda temsil edilmesi, navlun destekleri, ihracatta tecrübe ve bilgi paylaşımı gibi alanlarda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne desteğini sürdürmeye hazırdır.” diyen Serim, Kıbrıs Türklerinin ürettikleri ürünleri Türkiye’ye ve uluslararası pazarlara sunmalarının bir yolunun  da e-ticaretten geçmekte olduğunu aktardı.

Serim, gelişime çok açık durumdaki bu alanda da mevzuat ve uygulamalara dair tecrübe ve bilgi birikimlerini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne aktardıklarını söyledi.

Bu alanda ilk adımın kamusal destekle PTTAVM üzerinden atıldığını belirten Serim, şöyle devam etti:

“PTTAVM’nin açtığı yoldan yeni platformların da ilerleyeceğine, e-ticaretin genişleyip yaygınlaşarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde üretimi teşvik edeceğine inanıyoruz.

Ayrıca KKTC’deki şirketlerin sadece Ada’daki yetkinlikleri ve kapasiteleriyle sınırlı kalmamalarını istiyoruz. Kıbrıs Türk şirketlerinin Türkiye’de ortaklıklar kurmalarına daha fazla imkan tanıyacak bir çalışmanın da halen devam ettiğini belirtmek isterim. Bu şekilde, Türkiye’deki muhtelif sektörlerle çalışan Kıbrıs Türk müteşebbislerinin büyümesine katkı sunulması hedeflenmektedir.

Doğu Akdeniz’in incisi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bu denli kapsamlı bir uluslararası zirvenin düzenlenmesini önemli bulduğumu bir kez daha vurgulamak isterim. Zirvenin gerçekleştirilmesine katkı sağlayan tüm kurum ve kuruluşlara teşekkür ediyor; farklı ülkelerden aramızda bulunan tüm katılımcılara hoş geldiniz diyorum.

Sizleri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde görmekten mutluluk duyuyorum. Önümüzdeki dönemde benzer uluslararası etkinliklerin daha fazla düzenlenmesini ümit ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.”

Editör: Onur Evrensel