Özersay, ülkemizde taşınmaz mal satın alan yabancılar arasında bazı farklar vardır olduğuna işaret ederek, suç gelirlerinin aklanması konusundaki olası işlemler çerçevesinde yabancıların taşınmaz mal alımlarıyla, bu durumda olmayan yabancıların ülkede taşınmaz mal alması konularının derhal bir birinden ayırmaya dönük tedbirlerin hayata geçirilmesi gerektiğini ifade etti.

Katıldığı bir televizyon programında ülkede taşınmaz mal alan yabancılar ve “kara para aklanması” konularında değerlendirmelerde bulunan Özersay, uyuşturucu ticareti, silah kaçakçılığı, insan ticareti gibi yollardan gelir elde edenlerin ülkede taşınmaz mal ya da lüks araba alarak, bu parayı sistem içerisine sokmaları, yani kara parayı aklamalarının önemli bir tehlikeyi barındırdığını söyledi.

Şu anda bir yabancının normal yollardan taşınmaz mal alması için, İçişleri Bakanlığı’na başvurması ve güvenlik soruşturması ertesinde Bakanlar Kurulu kararıyla mal alması dışında iç hukukta mümkün olan bir diğer yol daha bulunduğunu ileri süren Özersay, şöyle devam etti:

“Yediemin sözleşmesi yoluyla da yabancılar ülkemizde mal alabilmektedir, ancak bu yoldan alım yapıldığında güvenlik soruşturması devre dışı kalmakta ve aslında yabancıların satın alabilecekleri mal miktarına getirilen sınırlamaların da etrafından dolanılmış olunmaktadır. İşte tam da bu yol kullanılarak yurt dışında suç geliri elde edenlerin ülkemizdeki kişiler aracılığıyla lüks mal alımı yapmaları, bunun için “kara para” olarak kabul edilen para havalelerinde bulunmaları ülkemizin “kara para aklanması” bağlamında sıkıntıya sokmaktadır.”

“Son dönemde Kıbrıs Rum yönetiminin bazı Kıbrıslı Türklere yönelik başlattığı hukuki işlemler işin içine dolandırıcılık ve kara para aklanması iddiaları da dahil olduğunda daha da karmaşık hale gelmekte, içinden çıkılması daha zor bir durum ortaya çıkmaktadır” diyen Özersay, şöyle devam etti:

“Yani İngiltere ya da Almanya’da emekli olan bir yabancının emekli ikramiyesi ile ülkemizde taşınmaz mal alması, özellikle Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar arasındaki ilişkilerin olumsuz etkileneceği, geçişlerin duracağı, adadaki durumun kötüleşeceği gibi argümanlarla gayet güçlü bir biçimde savunulabilir. Ayrıca Taşınmaz Mal Komisyonu’nun varlığı da bu gibi olaylarda çok güçlü argümanlardır (tabi TMK’nın derhal aktif hale getirilmesi ve fon ihtiyacının giderilmesi şartıyla). Öte yandan ismi kara paraya (uyuşturucu/silah ya da insan kaçakçılığı) bulaşmış olan yabancıların ülkemizden büyük rakamlar ödeyerek arazi ya da villa satın almaları durumunda bunu bu sözünü ettiğim argümanlarla savunmak pek de kolay olmamaktadır.”

Normal şartlarda yabancıların mal alımı konusunda güçlü argümanları olmakla birlikte bu argümanların kara para aklanması ya da hareketi olarak görülecek durumlarla ilgili kullanılabilmesinin  pek kolay olmadığına işaret eden Özersay, şöyle konuştu:

“Bu nedenlerle tapuda devir ve Bakanlar Kurulu izni (güvenlik soruşturmalı) mal alımı yanında sözleşme üzerinden, yediemin sözleşmeleri ile suç gelirlerine bulaştıkları bilinen yabancıların mal alımı konusuna derhal bir düzenleme getirilmesi ve kara paraya karşı mücadelede sıfır tolerans yaklaşımı ortaya koyacağımız konusunda net olmamız gerekmektedir. Bir süre önce ülkemizde aşırı lüks villa, lüks araba ve benzeri yöntemlerle (Türkiye’deki güzellik merkezleri bağlantılı aklama olayları) ülkemizde kara para aklanması tehlikesine dikkat çektiğimizde bize tepki gösterenler olmuştu.

Umarım şimdi ne demek istediğimizi biraz olsun anlamışlardır. Biz bu konularda yasakçı bir zihniyet ortaya koymadık, savunduğumuz şey düzenleme yapılmasıdır. Özellikle elmalarla armutların birbirinden ayrılması, karıştırılmaması için suç gelirlerinin aklanması konusundaki olası işlemler çerçevesinde yabancıların taşınmaz mal alımlarıyla diğer yollardan, bu durumda olmayan yabancıların ülkemizde taşınmaz mal alması konularını derhal bir birinden ayırmaya dönük tedbirleri hayata geçirmeliyiz.”