Gündem

İsias Otel Davası’nda gerekçeli karar açıklandı

Türkiye’de Adıyaman’da 6 Şubat 2023 depremlerinde yıkılan ve 72 kişinin hayatını kaybettiği Grand İsias Otel davasında gerekçeli karar açıklandı. Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Grand İsias Otel’in yıkımıyla ilgili davada gerekçeli kararını açıkladı. 395 sayfalık kararda, otelin statik hesaplarının ruhsatsız şekilde yeniden yapıldığı, kaçak kat ilavesinin tespit edildiği ve projeye uygun olmayan malzeme kullanımı nedeniyle binanın depreme dayanıklı olmadığı vurgulandı. Sanıkların beyanları, tanık ifadeleri ve bilirkişi raporlarına dayanarak hazırlanan gerekçede, otelin çökmesinin bilimsel ve teknik ihmallerden kaynaklandığı ortaya kondu. Binaya kaçak kat eklendiği tespit edildi Kararda, 1993 ve 2001 yıllarında alınan yapı ruhsatlarında otelin 9 katlı olarak tasarlandığı, ancak sonradan kaçak bir kat ilave edildiği belirtildi. Bu kaçak kat için 2018’de yapı kayıt belgesi düzenlendiği de raporda yer aldı. Bilirkişi raporlarına göre, otelin ruhsatlı haliyle bodrum, zemin ve 8 normal kattan oluşması gerekirken, kaçak kat eklenmesiyle toplam 10 kata çıktığı belirlendi. Ancak bu değişiklik için gerekli mühendislik hesaplamalarının ve denetimlerin yapılmadığı kaydedildi. Mimari proje ile yapı ruhsatı uyuşmuyor Dosyada bulunan belgeler incelendiğinde, mimari projeyle statik hesapların birbirini tutmadığı ortaya çıktı. İnşaat sırasında kullanılan malzemelerin standartlara uygun olmadığı, kolon ve kirişlerde eksik ve hatalı uygulamalar yapıldığı raporlandı. Sanıklar, binanın ilk inşa edildiği dönemde en iyi ustalar ve kaliteli malzemeler kullanıldığını iddia etse de, bilirkişi raporlarında bu iddiaların gerçeği yansıtmadığı belirtildi. Yetersiz mühendislik denetimi, uygunsuz malzeme kullanımı ve projeye aykırı değişiklikler binanın yıkılmasına neden olan ana etkenler arasında gösterildi. Beş üniversitenin bilirkişi raporları sanıkların sorumluluğunu ortaya koydu İstanbul Teknik Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi tarafından hazırlanan bilirkişi raporları, binanın bilinçli olarak ihmal edilen mühendislik hesaplamaları nedeniyle çöktüğünü ortaya koydu. Raporlarda, kaçak kat ilavesinin binanın taşıyıcı sistemine ekstra yük bindirdiği, projeye uygun olmayan beton malzemesi kullanıldığı ve binanın 1998 Deprem Yönetmeliği’ne uygun olmadığı ifade edildi. Sanıklar hakkında tek tek hüküm verildi Mahkeme, 11 sanık hakkında ayrı ayrı karar verdi. Otelin sahibi Ahmet Bozkurt, bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek suçundan 18 yıl 5 ay 7 gün hapis cezasına çarptırıldı. Binanın fenni mesulü olan mimar Erdem Yıldız, aynı suçtan 18 yıl 5 ay 7 gün hapis cezası aldı. Sanıklar arasında yer alan Mehmet Fatih Bozkurt, şirketin yönetim kurulu başkanvekili olduğu gerekçesiyle 17 yıl 4 ay 28 gün hapis cezasına çarptırıldı. Statik projelerde kusurlu bulunduğu belirlenen mühendisler de çeşitli sürelerde hapis cezaları aldı. Ancak otel ruhsatı sürecinde aktif görev almadıkları gerekçesiyle bazı sanıklar beraat etti. Bunlar arasında Şule Özbek, Seda Zeren, Bilge Açık, Ahmet Bozkurt’un oğlu Efe Bozkurt ve eşi Ulviye Bozkurt yer aldı. Deprem yönetmeliğine aykırı uygulamalar yapıldı Bilirkişi raporlarına göre, 1998 Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun statik ve betonarme projeler hazırlatılmadı. Ayrıca binanın taşıyıcı sisteminde gerekli güçlendirmelerin yapılmadığı ve yapının deprem yönetmeliklerine uygun hale getirilmediği ortaya çıktı. Otelin mühendislik hatalarının 1993 yılındaki ilk ruhsat aşamasında başladığı, 2003 yılında yapılan kaçak tadilatlarla yapının depreme karşı güvenliğinin test edilmeden değiştirilerek büyük risk oluşturduğu ifade edildi. Aileler: Adalet için sonuna kadar mücadele edeceğiz Depremde yakınlarını kaybeden aileler, mahkemenin gerekçeli kararını değerlendirdi. Açıklamalarında, bu kararın yalnızca bir başlangıç olduğunu ve sanıkların olası kastla yargılanması gerektiğini vurguladılar. Ailelerin ortak açıklamasında şu ifadeler yer aldı: “Bu karar, kaybettiklerimizin hakkını tam anlamıyla teslim etmiyor. Bilinçli bir ihmal sonucu yaşanan bu felaketin, sadece ‘bilinçli taksir’ suçu kapsamında değerlendirilmesi vicdanları yaralamaktadır. Gerçek adaletin sağlanması için son nefesimize kadar mücadele edeceğiz. Bu süreç, sadece bizim için değil, gelecekte benzer faciaların yaşanmaması için de bir emsal niteliğinde olmalıdır.”