Hem içten hem sırtımızdan hançer

Aşağıdaki aynı başlıklı yazımı 30.9.2022 tarihinde tam 2 yıl önce yazdım, halk olarak birlik beraberlik açısından Milli Davamızın gidişatını ve durumunu, geldiğimiz noktada ortaya koymak için aktardım, aynen aşağıdadır.

         Bu günlere, birlik beraberlik ruhuyla tek yumruk halinde yıllarca her türlü baskılara saldırılarla zulme karşı çok zor koşullarda büyük bir direniş göstererek yanımızda Anavatanımızın büyük destekleriyle ulaştık. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için dedik. Katledildik, göç ettirildik, insanlık dışı muamelelere tutulduk, yılmadık. İnandık, moralimizi bozmadık, yardımlaştık dayandık. Haklıydık, Davamızı savunduk, var oluş mücadelemize sıkıca sarıldık, kol kola girdik, omuz omuza verdik başardık.

          Ada genelinde kadını erkeği, yaşlısı genci yediden yetmişe destan yazdık, sömürge ve EOKA tedhiş örgütüyle Yunan Apostoluna karşı. Göğsünü siper etti kurşunlara, bombalara, tanklara. Bu uğurda yüzlerce Şehit, yaralılar verdik. Mehmetçiklerin meşru müdahalesiyle akan kan durdu,  Vatanımıza, hürriyetimize kavuştuk, Mehmetçik de yüzlerce Şehit vererek. Ruhları Şad olsun,  Anavatanımıza  şükranlar olsun.

         Ne var ki, Rumlarla destekçilerinin içimize sızarak zayıf halkaları yanlarına çekmesiyle zaman içinde birlik beraberliğimiz bozuldu. Rum-Yunan tek yumrukken biz bölündük, onların istedikleri kıvama getirildik. Anavatanla yürüttüğümüz haklı Ulusal Davamız yara aldı. Türkiye karşıtı faaliyetlerin dozu  arttı, Rumların ekmeğine bal sürüldü. Davamızdan sapanlar Rum-Yunan’ın tezlerini savunmalarını  BMGK kararlarına dayadılar, öyle isterlermiş diyerek. Yarım asırdır görüşülen ve BMGK 186 sayılı kararına yaslanan hem de Rum egemenliğini öngördüğü halde Rumların çözümsüzlüğe oynamasıyla sonuçlanamayan  dayatma  Federasyonu hala tek çözüm olarak savunmaktadırlar.

         BM çözüm planlarını kabul ettiğimiz halde 703 aydan beri yargısız infazla cezalı tutulmamıza, çözümü reddeden saldırgan-darbecilerin, KC’ni yıkanların, Anayasasını çiğneyenlerin mükafatlandırılmaya devam edilmesine ses çıkarmayan üstünden Devletimize sahte-korsan, dandik! Diyen, Anavatanımıza ‘işgalci-istilacı defol’ naraları atan, son olarak masada BMGS’ne sunduğumuz iki eşit egemen devletli çözüm önerisine ve CB  Sn Erdoğan’ın BM’de KKTC tanınmalıdır talebine karşı çıkan, akabinde Güneye geçerek ENOSİS’çi, Türkiye düşmanı, Garantilere karşı sert karşı çıkan yoldaş AKEL’i ziyaret ederek Federasyon için birlikte mücadele etmek ve ortak deklerasyon ile ortak çalışma grubu oluşturulması kararına varan ve Federalcilerin başını çeken Ana Muhalefetin, Milli Davamızı AKEL ile el ele yürütme kararlılığı bizi arkadan hançerlemek değil de nedir? Milli Davamızı Türkiye’yle değil, AKEL ile birlikte yürütecek olanlar bizi düzlüğe çıkaracaklar ha? Kargalar güler.

          Devletimizin, halkımızın menfaatine ne yapılmak istense derhal yollara çıkılır, protestolar eylemler-grevler bir birini kovalar. Devletin, sektörlerin, halkın işleri sekteye uğratılıp  kaos yaratılır. TC’den gelecek suya, elektriğe, Hastane inşaatına, dış yatırımlara karşı protesto eylemleri. Ne paranı ne memurunu ne seni, defol. Kanlı kol Elçilik kapısına atılır. Türkiye’nin yol göstermesini, işimize irademize karışır diyerek dış güçlere şikayet edilir.

            Kastedilen manadaki müdahaleye gelelim. Referandumda Türkiye alenen müdahale etti.  Sonuç EVET çıktığında sevinçten göbek atarlardı, müdahaleye itiraz yoktu. Sn Talat, CB yerleşkesi  talebimiz değildi, Sn Erdoğan’ın müjdesiydi, dayatmasıydı ama halk gösterişi istemez  dayatmayı da kabul etmez dedi. Sn Talat, dayatmadan en çok yararlanan sizsiniz, yoksa ne Cumhurbaşkanı olurdunuz ne görüşmeci. Sn Erdoğan’ın ‘Sn Talat’a dokunan karşısında beni bulur’ dayatmasını  tehdidini unutmadık, eskileri kurcalatmayın. Referandum ve sonrası en sert müdahaleydi ama hoşlarına gitti sesleri çıkmadı. Dün başka bu gün başka olmaz. Bizim de sesimiz çıkmadı. Milli Davamızı Rumlarla beraber yürütmenin adını siz koyunuz. Türkiye çekilsin, gösterecekler hepimize deka driyanın on üç olduğunu hem dünyanın kaç bucak olduğunu, ayırım da gözetmeden.

         Rum-Yunan dış desteklerle silahlanıp savaş çığırtkanlığı yaparken, Rumlar hem içte hem Yunan’la  tek yumruk olarak hareket ederken, biz birbirimize düştük, Milli Davamızı büyük ölçüde zedeledik. Yazıklar olsun. YAZININ SONU.

         Aradan geçen iki yılda birlik beraberliğimiz, Milli Manevi değerlerimiz, Devletimize olan bağlılığımız ve Anavatanımız Türkiye’ye olan kopmaz bağlarımız daha da erozyona uğradı. Sürekli belli kesimlerce aşağılandı, karalandı, ülkede kaos  için halkın huzurunu bozmak için ne gerekirse yapıldı, ardı arkası kesilmeyen grevler ve eylemler tuzu biberi oldu, Milli Davamız ve Anavatanımızla birlikte  savunduğumuz tezler, Rumların ve dış güçlerin hoşuna gidecek şekilde yerden yere vuruldu, halkın morali bozulmaya çalışıldı, alay konusu oldu, 50 yıl görüşülüp sonuç alınamayan dayatma Federasyon göklere çıkarıldı. Milli Davamızın, birlikte yürütülmesi için belli kesimler Rumlarla mutabakata vardı.

         Bazı sendika, dernek, örgüt ve güya sol partiler sürekli Güneydekilerle kol kola girip birlikte türlü etkinlikler yapmakta, siyasi konularda güç birliği yapmakta. Meclisimizden AP’na gözlemci giden iki Vekil, birisi Federasyonu diğeri iki devletli eşit egemenliği savunmakta. Rumların seçimlerine katılmakla  Rumların egemenliği kabul edilmekte. Dıştan bakıldığında perişan, sevgi saygının, hoşgörünün kaybolduğu dikkate alınmaya değmez insan topluluğu görüntüsü hakim.

        Bakınız, BM görüşmeleri nedeniyle Sayın Cumhurbaşkanı Tatar BMGS sayın Guterres’le görüşmek için  New York’a gidiyor. CTP sn genel başkanı bir parti yetkilisiyle onlar da gidiyor, sanırım kendileri ayrı gidecek resmi değil. Orada Kıbrıs sorunu ve çözüm süreciyle ilgili temaslar yapacak, partinin görüşlerini aktaracak, GS yardımcısı ile de görüşüp Sosyalist Enternasyonal toplantısında da konuşacak, çözüm vizyonunu uluslararası aktörlere anlatacak, öneriler sunacakmış hem BM nezdinde daha aktif diyalog ortamı oluşturmaya çalışacakmış. Hade göreyim sizi, orada da tavuk ayağı gibi karıştırın, Türkiye’yi şikayet edin, Türkler olarak iki parça olduğumuzu bir güzel ortaya koyun ve egemen eşitlik ve eşit iki devletliliği öcü gösterip karşı olduğunuzu, halkın çoğunluğunun da bu yönde olduğunu ortaya serin. Muzaffer olarak da geri dönün.

        Son olarak da AKEL başkanı ve bazı yetkilileri de CTP’ye gelip son değerlendirmeleri yaptılar, talimat ve desteklerini de aldılar muhakkak. AKEL’in attığı Referandum kazzığı amma da çabuk unutuldu haaa, Garantiler ve Türk ve Türkiye düşmanının. Hade hayırlısı. Rumların hem dış güçlerin tam da istedikleri gibi hem önden hem sırttan hançerlemeye devam. Da bu dava böyle nihai başarıya nasıl ulaşır? Ne yazık ki geçmişin Mücahit Kıbrıs Türk Halkı da, O büyük birlik beraberliğin güzelliği da, inancı dik duruşu da, yardımlaşma dayanışması da, özverili direnci da, Milli Davamıza saygısı ve bağlılığı da tümden değil ama büyük ölçüde mazide kaldı, zayıfladı ne yazık ki. Bizim gibilere de o yılların gururlu anısı ve avuntusu kaldı. Ve geçmişte bütün güzel değerleri bünyesinde barındıran bu güzel Halkın bu duruma nasıl düşürüldüğünü umursayan ve tedbir alan yok galiba, adeta ülke başıboşmuş gibi. Karşımızdakiler de, geçmişte kendi kendilerine Başpiskopos  Yeorgios’un dediği gibi onca kötülükler yaptıkları halde tek yumruk olarak dururken.