Kıbrıs Türk Sanayi Odası (KTSO) ile Gıda Mühendisleri Odası, 16 Ekim Dünya Gıda Günü dolayısıyla “Gıda Güvenliği-Tek Sağlık” ve “Gıda Ambalajlamada İnovatif Yaklaşımlar” başlıklı seminer düzenledi.

KTSO Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen seminerin açılış konuşmalarını sırasıyla Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Beste Oymen, Kıbrıs Türk Sanayi Odası Genel Sekreteri Erçin Tekakpınar, Girişimci Kadınlar Kalkınma Kooperatifi (Gika-KOOP) Başkanı İçim Çağıner Kavuklu ve Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Hüseyin Çavuş yaptı.

İki oturum olarak düzenlenen seminerde, Yakın Doğu Üniversitesi Gıda Mühendisiliği Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Perihan Adun “Gıda Güvenliği-Tek Sağlık” ve Sakarya Üniversitesi Gıda Mühensiliği Bölümü Prof. Dr. Zehra Ayhan ise “Gıda Ambalajlamada İnovatif Yaklaşımlar” konularını irdeliyor.

Seminer, soru-cevap kısmının ardından plaket takdimiyle sona erecek.

OYMEN: GIDA MÜHENDİSLERİNİN İSTİHDAMI, ÖZELLİKLE KAMU KURUMLARINDA YETERSİZ KALMAKTADIR

Açılışta ilk olarak söz alan Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Beste Oymen, bugün Dünya Gıda Günü’nü kutlamak ve gıdanın hayattaki önemini bir kez daha vurgulamak üzere bir araya geldiklerini ifade etti.

“Bu yılın teması olan, ‘Daha iyi bir yaşam ve daha iyi bir gelecek için gıda bir haktır’ bize, herkesin yeterli, güvenilir ve sağlıklı gıdaya ulaşmasının temel bir insan hakkı olduğunu hatırlatıyor. Ancak bu hakkı herkes için sağlamak, hepimizin omuzlarına bir sorumluluk yüklüyor.” diyen Oymen, Gıda Mühendisleri olarak bu zorlu görevin önemli bir parçası olduklarını bildiklerini belirtti.

Oymen, “Gıda güvenliği, kalite ve sürdürülebilirlik konularında üstlendiğimiz rol, küresel gıda sistemlerinin sürdürülebilir şekilde geliştirilebilmesi adına hayati öneme sahiptir. Ancak ne yazık ki ülkemizde gıda mühendislerinin istihdamı, özellikle kamu kurumlarında yetersiz kalmaktadır. Gıda güvenliği, gıda kalitesi ve sağlıklı beslenme konularında kamu kurumlarının etkin bir şekilde

çalışabilmesi için nitelikli gıda mühendislerine ihtiyaç duyulmaktadır.” dedi.

Oymen, kamu sektöründe yeterli sayıda gıda mühendisinin istihdam edilememesinin, bu alandaki uygulamaların ve politikaların etkinliğini zayıflattığını ve bu durumun sadece gıda güvenliğini değil aynı zamanda halk sağlığını da tehdit eden bir mesele haline geldiğini ifade etti.

“Bilimsel bilgi ve teknolojiyi bir araya getirerek daha güvenli ve sürdürülebilir gıda sistemleri kurmamız gereken bir dönemde, bu meslek dalına daha fazla önem verilmesi elzemdir. Bu noktada hem devletimizin hem de özel sektörün, gıda mühendislerine yönelik destekleyici politikalar geliştirmesi gerektiğine inanıyorum.” ifadelerini kullanan Oymen, Gıda Mühendisleri Odası olarak gıda mühendislerinin daha fazla istihdam edilmesi, mesleğin ülkedeki hak ettiği değeri görmesi ve daha geniş kitlelere tanınması için çalışmalarına kararlılıkla devam edeceklerini vurguladı.

TEKAKPINAR: ÜLKEDE GIDA GÜVENLİĞİ KONUSUNDA NE AŞAMADAYIZ?

Kıbrıs Türk Sanayi Odası Genel Sekreteri Erçin Tekakpınar da, “Gıda ile ilgili olarak bu seminerin sonucunda neleri ön plana çıkarabiliriz, neleri tartışabiliriz? O noktalarda durmak istiyorum.” dedi.

“Ülkede gıda güvenliği konusunda ne aşamadayız, gıda israfı konusunda bir politikamız var mı, gıdaya ulaşım konusunda ne durumdayız?” şeklinde konuşan Tekakpınar, bir kaç ay önce et ithalatı konusunun gündeme geldiğini hatırlattı.

Tekakpınar, gıda gününde gıdaya ulaşım konusunun bir sonuç bildirgesi yapılması durumunda, söz konusu sonuçları görmek istediğini belirtti.

“Sanayi Odası olarak bu sürecin içerisindeyiz. Biz ne yapıyoruz ve ne üretiyoruz, Sanayi Odası olarak gıda sektöründe ne durumdayız?” şeklinde konuşan Tekakpınar, bazı istatistiki verileri paylaştı.

Tekakpınar, Kıbrıs Türk sanayisinin tarım ve hayvancılıktan elde edilen bitkisel ve hayvansal ham maddeyi işleyerek, katma değer yarattığını ve ülke ekonomisinin gelişmesi için ciddi bir çabası olduğunu dile getirdi.

Gıda ve içecek sanayisinde, Kıbrıs Türk Sanayi Odası’na üye 8 farklı alt sektörde uluslararası sertifikalara sahip üretim yapan 172 firmanın bulunduğunu kaydeden Tekakpınar, bu firmaların çok ciddi bir katma değer yarattığını dile getirdi.

Gıda ve içecek sektöründe uluslararası standartlara sahip 40’dan fazla firmanın, başta Türkiye olmak üzere 18 farklı ülkeye ihracat yaptığını ifade eden Tekakpınar, tarım ve sanayi sektörleri arasında güçlü işbirlikleri kurup inovasyonu teşvik ederek, teknolojik alt yapıyı güçlendirip çevresel sürdürülebirlik ilkesi doğrultusunda yeni üretim tekniklerini geliştirmeleri gerektiğini vurguladı.

KAVUKLU: KORKUNÇ BİR GIDA İSRAFIMIZ VAR

Gika-KOOP Başkanı İçim Çağıner Kavuklu da, bugün Dünya Gıda Günü vesilesiyle bir araya gelmekten büyük bir onur duyduğunu dile getirdi.

“Ürettiğimiz ürünleri nasıl sanayileştirebiliriz. Bu konuda çalışmalarımız vardır.” diyen Kavuklu, toplumda bazı konularda devlet politikaları oluşturmak adına el ele tutuşarak farklı sektörlerin bir araya gelip bir takım politikalar ve etkiler oluşturmanın zamanının geldiğini söyledi.

“Dünya Gıda Günü, sadece bir farkındalık günü değil, aynı zamanda harekete geçme zamanıdır. Etki olmadıkça önümüzdeki yıl da aynı şeyleri konuşacağız.” diyen Kavuklu, tecrübelerini paylaştı.

Gıdanın üretiminden tüketimine kadar her aşamada sürdürülebilirliğin artık bir zorunluluk haline geldiğini kaydeden Kavuklu, “Ülkemizde turizm bir lokomotif sektördür. 25 tane 5 yıldızlı otelimiz var. Ama otellerimizde her şey dahil ve açık büfe konseptiyle hizmet veriliyor. Bunun gıda israfında, belki de dünyanın ilk sıralamaları arasındayız. Korkunç bir gıda israfımız var.” dedi.

Dünya üzerinde yaklaşık 800 milyon insanın açlıkla mücadele ettiğini kaydeden Kavuklu, bir yanda gıda israfı devam ederken, diğer yanda milyonlarca insanın yeterli besine ulaşamadığına dikkat çekti.

Kavuklu, “Bu çelişki, dünya genelinde ciddi bir sorun teşkil ediyor ve hepimizin bu konuda sorumluluk alması gerektiğini gösteriyor.” diye konuştu.

“İsrafa dur dememiz gerekiyor.” ifadesini kullanan Kavuklu, bunun bir devlet politikası olması gerektiğine inanç belirtti, her şey dahil ve açık büfe konseptinden çıkılması gerektiğini dile getirdi.

Kavuklu, “Kadın girişimciler olarak bizler, gıda sektöründe güçlü ve sürdürülebilir çözümler üretmenin sorumluluğunu üstleniyoruz. Kooperatifimiz, yerel üreticilerin ve özellikle kadınların ekonomik kalkınmasına katkı sağlarken, sağlıklı ve doğal gıda ürünlerinin tüketiciye ulaşmasını amaçlıyor. Sağlıklı ve güvenli gıda üretiminin bilimsel temellerini en iyi şekilde uygulamaya koyuyoruz. Bu iş birliği, sadece ekonomik kalkınmayı değil, aynı zamanda toplum sağlığını da güçlendiren bir çerçeve sunuyor. Yerel tüketimi de teşvik ediyoruz.” dedi.

Ata tohumları konusuna da değinen Kavuklu, hep birlikte el ele vererek, daha adil, sürdürülebilir ve erişilebilir bir gıda sistemi inşa etmek için çalışmaları gerektiğini söyledi.

ÇAVUŞ: SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIMI HEP BİRLİKTE KURABİLİRİZ

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Hüseyin Çavuş da, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 16 Ekim 1945’te kurulduğunu ve bu günün her yıl 150’den fazla ülkenin katılımı ile “Dünya Gıda Günü” olarak kutlandığını kaydetti.

Seminerdeki konuşmalarda sürdürülebilir tarımdan, gıda güvenliğinden ve israftan bahsedildiğini ifade eden Çavuş, tüm bunların önemli olduğunu söyledi.

Dünyada hunharca bir tüketimin olduğunu belirten Çavuş, iklim koşularının bozulduğu bir ortama doğru sürüklendiklerini söyledi.

Dünyadaki en büyük sektörlerden birinin tarım olduğunu kaydeden Çavuş, “1 milyarın üzerinde bir çalışanı olan sektördür. 2050 yılına geldiğimizde, 10 milyar insanı besleyebilecek sürdürülebilir tarım-gıda sistemlerine ihtiyacımız var.” diye konuştu.

Dünyada 3 milyar kişinin güvenli gıdaya ulaşamadığını ifade eden Çavuş, diğer taraftan da obezitenin arttığını ve dengesiz koşulların ortaya çıktığını aktardı.

Çavuş, “Sürdürülebilir tarım demek, sadece üretim yapan kişilerin kendi işlerinde sürekli bir üretimde tutunması demek değildir. Sürdürülebilir tarım demek, önümüzdeki yıllarda ülkeler arasında gıda üretimini paylaşmayı ve bununla birlikte hep beraber nasıl en verimli toprakları en iyi şekilde üretebilir ve dünya üzerindeki insanlığa verebiliriz…” dedi.

Sürdürülebilir tarımı hep birlikte kurabileceklerini vurgulayan Çavuş, bakanlığının ve Hükümetin bu konuda çok büyük çabalar sarf ettiğini kaydetti.

“Daha az israfla daha verimli üretimi hayata geçirebilir, gezegenimizi daha az baskı altına alarak iklim koşullarını yeniden düzeltebilir ve gelecek nesillerimize daha güvenli bir dünya imkanı sunabiliriz.” ifadelerini kullanan Çavuş, daha çok üretim isteyerek doğaya zarar verdiklerini söyledi.

“Sürdürülebilir tarım bizim için önemli olabilir ama esas, gelecek nesillerimiz için ekonomik ve sosyal yönde çok daha önemlidir.” şeklinde konuşan Çavuş, tüm ülkelerde olduğu gibi Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı’nın da bu konuda çabaları olduğunu ifade etti.

Yaptıkları çalışmalara değinen Çavuş, gıda denetimlerini en üst noktaya çıkardıklarının altını çizdi.

Farkındalığın etkiye dönüşüp hayata geçmesi gerektiğini kaydeden Çavuş, turizm sektöründe hunharca tüketilen gıdaların her açıdan milli bir kayıp olduğuna dikkat çekti.

Tarımın riskli noktalara girdiğini kaydeden Çavuş, “Hava koşuları değiştikçe riskler, girdi maliyetleri ve üreticinin aldığı riskler artıyor. Bununla birlikte, bakanlık olarak süspansiyelerle, teşviklerle üretimi ayakta tutmaya ve yön vermeye çalışıyoruz.” dedi.

Narenciye ve ithal et konularına da değinen Çavuş, hayvan varlığı ve ürünlerinin en iyi şekilde değerlendirmesini ve toplanmasını sağladıklarına dikkat çekti.

Avrupa Birliği’nin yapmış olduğu süt toplama evlerinin birini açtıklarını, ikincisinin ise Karpaz’da bittiğini ifade eden Çavuş, beş tanenin ise TİKA ile proje yapılarak tamamlandığını söyledi.

Güvenli gıdaya ulaşma noktasındaki çalışmalarından bahseden Çavuş, tarımı “üstü açık bir fabrikaya” benzetti.

Gıda fiyatlarındaki enflasyona değinen Çavuş, “yıl ortalamasına bakıldığında bu yılın, tüm ürünlerde en istikrarlı fiyatı yakaladıkları yıl olduğunu” belirtti.

Editör: Onur Evrensel