Ne yazık ki ayni durumları yaşamış olan bizler de seyretmeye devam ediyoruz. Yalnız seyretmekle kalmıyor her gün ülkenin çeşitli yerlerinde eğlenceler panayırlar konserler, tiyatrolar, yemeler içmeler, günlerce süren festivaller ile iç içe vur patlasın çal oynasın. 1955 lerde 1963’lerde ve sonrası 11 yılda ölümlerle, kayıplarla, işkencelerle, insanlık dışı muamelelerle, açlık sefalet korku endişeyle, uykusuz gecelerle çadır baraka ve mağaralarda hayatta kalmak için büyük özverilerle mücadele ederken dünya dediğimiz ödlek, bencil çıkarcı yüzlerce ülke de bize yapılanları sessizce seyrederdiler, bazıları da saldırganlara destek verirdi.
O utanmaz, güya dünyayı idare eden ayar veren en tepede oturan aslında ülkeleri bir birine kırdıran ayni ülke insanlarını dahi birbirine kırdıran, çoğu zaman çıkarları gereği doğrudan kendileri de durduk yerde gözlerine kestirdikleri ülkelere saldıran, taş taş üstünde bırakmayan çıban başı o ayarsız beşli de üstünden bize saldıran darbecilere çetecilere Cumhuriyet ortaklığımızı hiçbir yetkisi ve sebebi de olmadan teslim etmesi ise şimdi Gazze’de yapılan faciaların boyutundan daha fazlasının olmamasının tek sebebinin Anavatan Türkiye’mizin Garantör olması ve müdahale hakkını kullanmasıdır. Filistin ile aramızda olan fark budur. Lakin, Filistin yönetiminin yıllarca saldırgan Rumlarla güya kader ortağı imiş gibi yaklaşımı çok yanlış olması bizim Filistin Halkına ve haklı davasına olan desteğimiz bakidir.
O yüzden, Filistin halkına gencine çocuğuna kadınına yaşlısına yapılan işkenceleri, ölümleri insanlık dışı muameleleri ekranlarda izlerken insan isyan ediyor. Biz geçmişi yaşadığımız için böyle görüntülerin acılarını yüreğimizde hissediyoruz ve kahroluyoruz. Kaç kişi kaldık, kaç kişi bu duyguları yaşıyor bilmem. Lakin, eğer biz sessiz kalır umursamazsak bilelim ki başkaları da bize aynisini yapacak ve yapar da. Gerçi içimizdeki bazı yolunu şaşırmışlar nedense bize müstahak görüyor, o da ayrı mesele.