CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, sosyal medya hesabı üzerinden paylaşımda bulunarak Ada’da egemenlik konusuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Egemenlik konusunda “Eğer egemenlik paylaşılırsa iki taraftan birinin tam egemen olması mümkün olabilir mi?” diye sordu.

Egemenliğin adil bir biçimde paylaşılması ile siyasi eşitlik olacağını savunan Erhürman’ın paylaşımının tamamı şu şekilde;

Egemenlik konusunu tartışırken meseleye bir de şuradan bakmakta yarar var sanırım:

Kıbrıslı Rumlar (şu anda hiçbirimizin kabul etmediği gibi) bu adanın etrafındaki hidrokarbonlar, adaya yabancı ordu mensuplarının, silahlarının gelmesi, diğer ülkelerle ve uluslararası kuruluşlarla güvenlik, enerji gibi konularda işbirliği yapılması, deniz yetki alanlarıyla ilgili anlaşmalar imzalanması ve adanın uluslararası alanda temsil edilmesi gibi konularda, bu adadaki iki eşit kurucu ortaktan biri olan Kıbrıslı Türkler hiç bu adada yokmuş gibi karar alabilsinler mi? Yani (örneğin bu konular çerçevesinde) egemen olsunlar ya da adada egemenmiş gibi karar alabilsinler mi?

Yoksa bu adada egemenliği bizimle paylaşsınlar mı? Aslında doğru soru şu: Bu adaya dair egemenliği bizimle paylaşmaları gerekiyor mu? Benim yanıtım net. Evet! Bu adada iki eşit kurucu ortak var ve Kıbrıslı Rumlar biz yokmuşuz gibi, onlar egemenliği tek başlarına kullanabilirlermiş gibi karar alamazlar!

(Bütün bunları adadaki İngiliz üslerine, garantör ülkelerin uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan yetkilerine, AB üyeliğine ve bunların egemenlik üzerindeki etkilerine ilişkin tartışmaları bir yana bırakarak söylüyorum).

Peki, eğer egemenlik paylaşılırsa iki taraftan herhangi birinin tam egemen olması mümkün olabilir mi? Elbette olamaz. Ne olur? Egemenlik adil biçimde paylaşılırsa, bir taraf ne kadar egemense, öbür taraf da ancak o kadar egemen olabilir. Egemenliğin adil biçimde paylaşılmasına da siyasi eşitlik denir. Onun içindir ki siyasi eşitlik pazarlık konusu değildir. Olmazsa olmazdır. Ve olmazsa, bırakın masada çözüm üretmeyi, masaya oturulması dahi mümkün değildir. 

Bu şartlarda Kıbrıslı Rumlar “ben adanın tamamına egemen olayım” veya “ben güneyde egemen, kuzeyde ortak olayım” diyemeyeceği gibi, Kıbrıslı Türkler de “ben kuzeyde egemen, güneyde ortak olayım” diyemez.

İki eşit kurucu devlet olur. Birlikte karar alınacak konular Anayasa’da sayılır. O konularda Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar siyasi eşitlik temelinde birlikte karar alır. Yani kimse diğerini yok sayarak, kendi kendine karar alamaz. Anayasa’da bu şekilde sayılanlar dışında kalan yetkiler ise kurucu devletlerde olur, her kurucu devlet o konularda kendi kararlarını kendisi alır ve uygular. AB üyeliğinden kaynaklanan ve her iki kurucu devlet için de geçerli olan sınırlamalar dışında hiç kimse kurucu devletin kendine ait yetkilerini nasıl kullanacağına karışamaz. Bu arada kurucu devletler de tabii ki eşit olurlar.

Özetle egemenliğin siyasi eşitlik temelinde paylaşılması, Kıbrıslı Türkler ne kadar egemense Kıbrıslı Rumların da ancak o kadar egemen olması anlamına gelir. Böylece egemenlik paylaşılır ve iki taraf eşit uluslararası statüye sahip olur.

Yani şimdiki gibi Kıbrıslı Rum Liderliği adanın tümünde egemenmiş ve bu adada Kıbrıslı Türkler yokmuş gibi karar alamayacağı, uluslararası ilişki kuramayacağı gibi, iki tarafın uluslararası statüleri de şimdiki gibi eşitsiz olmaz, olamaz.

Egemenlik konusunu çok tartıştık, daha da çok tartışacağız belli ki. Ama söz konusu olan halkımızın bu adadaki geleceği, bu adada ve bölgede kalıcı barış ve istikrar olduğuna göre, egemenlik meselesini bilgi temelli ve tüm yanlarını dikkatle ele alarak tartışmamızda yarar var…