Dün gece telefonumun şarjının son demleri ile sosyal medya üzerinden yayılan Teknecik Elektrik Santrali’ndeki gelişmeleri izliyordum. Kafayı kaldırdım evdekiler de aynı durumda. Gençler başka havada tabii.
İngiltere’de okuyan kızım, “Yine geldik bu köye” der gibi bakıyor. Çevrimiçi oynadığı oyunlardaki uluslararası oyun arkadaşlarına, “Elektrik kesik. O nedenle oyundan ayrılmak zorunda kaldım” diyemediği için of puf eden oğlum da kızgın.
Teknecik’teki tartışma ve elektrik üzerinden dönen kavgaya baktığımda aynı teranenin devam ettiğini görünce iyice keyfim kaçıyor.
Silsile aynı...
Elektrikler kesiliyor, millet küfrediyor, hükümete küfredilmesinden dolayı muhalif cephe mutlu. Hükümet kendisine küfredilmemesi için harekete geçmeye çalışıyor. Elektriksizlik sorununu çözmek için pratik çözümler üretmek için uğraşıyor. Bu uğraş her hal ve şartta El-Sen’in muhalefeti ve eylemi ile karşılık buluyor.
Silsile aynı, desen aynı, akış aynı...
Farklı olan şey, iktidarda hangi partinin bulunduğudur. Haliyle, Başbakan’ın kim olduğu, Kıb-Tek’in kime bağlı olduğu da farklılık gösteriyor.
Senaryo aynı...
Kıb-Tek özelleştirilecek paranoyası ile hırçınlaşan sendika, elektriksiz bırakılan halk, çözüm bulmaya çalışan hükümet ile sendika arasında çıkan kavga, kavga sırasında sarf edilen sözler ve muhalefetin o sözleri cımbızlamayıp politika üretmesi ve elektriksizlik sorununun unutulması.
Aynı terane dedik ya. Tam da bu.
Başbakanın üslubu ve kızgınlıkla Sendika Başkanı Ahmet Tuğcu’ya söyledikleri mi konuşmamız gereken? Bence değil. Ama konuşacaksak, Başbakan’a yönelik sözlerinde Ahmet Tuğcu’nun üslubunda sorunlar yok mu? Videonun bir tık gerisine bakan oldu mu hiç? Ya da Başbakan’ın patlama anı öncesindeki diyaloğa bakan oldu mu? Gerek de yok herhalde.
Dedim ya, aynı silsile. Elektrikler kesilecek. Neden kesildiğini bulmak ya da çözüm üretmek için uğraşan iktidara sendika karşı duracak. Kavga çıkacak, muhalefet bunu kullanacak.
En fazla elektrik kesintilerden mağdur olan CTP iktidarları değil miydi mesela.
Gençler hatırlamaz ama biz hatırlıyoruz. AKSA çözüm modeli de bir hükümetin aman ülke elektriksiz kalmasın diye o dönem iktidarlarının ürettiği bir model değil miydi? Sendika bas bas bağırmadı mı?
Başbakan Ünal Üstel’in üslubunda bir sorun olabilir. Onu patlama noktasına getiren üslupsuzlukları unutmamak lazım diyorum.
Eğer halkın elektriksizliğini değil de üslubu konuşacaksak tabii.
Dönelim hikayeye... Başbakan talimat veriyor, “Gidin bakın çözün” diye. Deniyor ki; “Yedek parça yok.”
Başbakan diyor ki, “Yedek parça işini hallettim.”
Deniyor ki, “Adamlar yorgun. Teknik ekip desteği lazım.”
Başbakan, “Ekip işini de AKSA’dan çözdüm. Hadi” diyor.
Deniyor ki, “Buranın sorumlusu benim ağam. Yapamazsın”
Sonra sözlü tartışma başlıyor ve herkes elektriği bırakıp tartışma esnasında sarf edilen sözlere konsantre oluyor.
Dedik ya, silsile hep aynı.